Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 26322 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20924 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Elazığ İş MahkemesiTARİHİ : 26/02/2014NUMARASI : 2013/603-2014/277 Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı İsteminin Özeti:Davacı, asıl işveren olan davalı şirkete ait iş yerinde değişen alt işverenlere bağlı olarak çalıştığını, aylık ücretlerinin ödenmemesi nedeni ile iş sözleşmesini haklı sebebe dayalı feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.Davalı Cevabının Özeti:Davalı, davacı işçi ile aralarında iş sözleşmesi bulunmadığını, işçilik alacaklarından alt işverenlerin sorumlu tutulması gerektiğini ve iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından bir başka işyerinde çalışmak amacı ile feshedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.Gerekçe:1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulumnaktadır.Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanun'un 132. maddesinde “Borcu doğuran işlevi kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir.6098 sayılı Kanun'un değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.Somut olayda, davacı tarafından itirazi kayıtsız şekilde imzalanan 25.05.2013 tarihli ibranamenin, 6098 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlendiği görülmektedir. Uyuşmazlık konusu bu ibraname feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmiş olması ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu nedeni ile talebe konu borçlan ibra yoluyla sona erdirecek nitelikte değil ise de, ibranamenin içeriğinde belirtilen miktar yönünden miktarla sınırlı olarak makbuz hükmünde olduğunun kabulü gerekir. Bu hususu dikkate alınmaması ve ibraname içeriğinde ödendiği belirtilen miktarların davacının hak kazandığı işçilik alacaklarından mahsup edilmemesi isabetsizdir.Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.