Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 26255 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 26975 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVALILAR DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalılar Maliye Bakanlığı avukatı ile..Medikal Tic. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin davalılar tarafından haklı ve geçerli sebep olmadan feshedildiğini, davalılar arasında muvazaalı ilişki bulunduğunu belirterek feshin geçersizliğine ve davacının davalı Bakanlık bünyesinde işe idesine karar verilmesini, işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat ve alacakların belirlenmesini talep etmiştir.Davalı şirket davaya cevap vermemiştir.Davalı Maliye Bakanlığı vekili, muvazaa iddiasının yerinde olmadığını belirterek davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davacının iş sözleşmesinin haklı ve geçerli sebep olmadan feshedildiği, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğunu belirterek davacının davalı şirket bünyesinde işe iadesine, işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat ve alacakların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.Karar süresi içerisinde, davalılar tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.Taraflar arasında öncelikle çözülmesi gereken uyuşmazlık davalı şirketin davada taraf ehliyeti bulunup bulunmadığı noktasındadır.Alt işveren işçisi tarafından, feshin geçersizliğine karar verilmesi istemiyle yalnızca alt işveren hakkında veya geçersizlik yahut muvazaa iddiasıyla sadece asıl işveren aleyhine açılan davalarda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesine bağlı olarak, davalı olarak gösterilen kişinin işçinin gerçek işvereni olmadığının belirlenmesi halinde taraf sıfatı sorunu ortaya çıkmaktadır. Davanın taraf sıfatı yokluğu sebebi ile reddedilmesi halinde, gerçek işverene karşı açılacak davada işçi, çoğunlukla, işe iade davaları için öngörülen bir aylık dava açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşılaşmaktadır. Böyle bir sonuç işçiyi mağdur edeceği gibi, bir aylık süre geçmemişse yeni bir dava açılmasını gerektirmesi sebebi ile usul ekonomisine de uygun düşmez. Gerek daha önce işe iade davalarına bakan Yargıtay 9. Hukuk Dairesince ve gerek Dairemiz tarafından davacının temsilcide yanıldığı veya taraf sıfatında maddi hataya düştüğü kabul edilmek suretiyle taraf değişikliği konusunda mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun katı kuralları aşılarak sorun çözülmeye çalışılmıştır.Ne var ki, işe iade davası asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açıldığında asıl işveren hakkında taraf sıfatı yokluğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmezken, sadece asıl işveren hakkında dava açılmışsa taraf sıfatının bulunmadığı ve taraf sıfatında yanılgı olduğunun kabulüne karar verilmesi sözü edilen çözümün çelişkisi olarak dikkat çekmiştir.Öte yandan, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124. maddesinde kabul edilebilir yanılgıya dayanan iradi taraf değişikliği taleplerinin mahkemece kabul edilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Ancak sözü edilen düzenlemede taraf değişikliğinin talep şartına bağlanması karşısında, hakim tarafından bu hususta taraflara hatırlatmada bulunulması mümkün değildir. Bu sebeple talep olmadığı halde, taraf sıfatında maddi hataya düşüldüğünden söz edilmek suretiyle mahkeme kararının bozulmasına yönelik uygulamaya devam edilmesinin, kanunun belirtilen açık düzenlemesi karşısında, mümkün olmadığı görülmektedir.Hal böyle olunca, Dairemizde yukarıda belirtilen içtihadın yeniden gözden geçirilerek değerlendirilmesi ihtiyacı doğmuştur.Mahkemece verilecek hükmün etkisi bakımından mecburi dava arkadaşlığı, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ve şekli (usuli) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı, maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi zorunlu hallerde söz konusu olur (6100 sayılı Kanun madde 59). Şekli (usuli) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ise, kanunun özel hükümleri ve davanın niteliğinden kaynaklanan, birden fazla kişiye karşı dava açılmasının ve yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde oluşan dava arkadaşlığına denir. Şekli dava arkadaşlığı, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ilişkinin doğru karara bağlanmasını sağlamak için kabul edilmiştir. Bu durumda, dava konusu hukuki ilişki hakkında bütün dava arkadaşlarına yönelik tek ve aynı doğrultuda bir karar verme zorunluluğu yoktur. Ayrıca dava arkadaşlarının yaptıkları usuli işlemler birbirinden bağımsızdır.4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik re’sen yapılması gereken yargısal denetim, ilişkinin taraflarının, yani asıl işveren ve alt işverenin davada yer almalarını ve kendi hukuklarını koruyacak açıklama ve ispat haklarını zorunlu kılmaktadır. Aksince bir düşünce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına ve 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Buna göre, işe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usuli) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir.Görüldüğü üzere, bu çözüm tarzı hem işçi hem de işveren yönünde hukuka uygun maddi ve usuli bakımdan her iki tarafın haklarını korumasını sağlayan bir çözümdür.Böyle olunca, işe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, dava hemen reddedilmemeli, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmeli, verilen süre içinde diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmeli, aksi halde dava usulden reddedilmelidir.Somut olayda, işe iade istemine ilişkin dava, aralarında muvazaalı ilişki bulunduğu iddiası ile ...Yemek Temizlik İnşaat Bilgisayar Ltd. Şti. ve Maliye Bakanlığına karşı açılmış ve yargılama anılan davalılara karşı yürütülerek sonuçlandırılmıştır. Ancak Sosyal Güvelik Kurumu kayıtlarında davacı işvereninin ...Temizlik Hizmetleri Bilgisayar Turizm Yemekçilik Otomotiv Sanayi Ltd. Şti. olduğu görülmektedir. Temizlik hizmetleri konusunda dosyaya sunulan hizmet alım sözleşmesi dava dışı, ...Temizlik Hizmetleri Bilgisayar Turizm Yemekçilik Otomotiv Ltd. Şti. ile davalı Maliye Bakanlığı arasında imzalanmıştır. Davalı şirket temyiz isteminde her iki şirketin faaliyet konularının farklı ve ayrı tüzel kişilikleri olduğunu savunmuştur.Bu durumda, davanın alt-işveren şirket bakımından yanlış hasma yöneltildiği anlaşıldığından yukarıda açıklanan bilgiler doğrultusunda doğru hasma teşmili için davacı tarafa süre verilmeli ve oluşacak sonuç dairesinde hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre, davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.