Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25841 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 24154 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Bakırköy 14. İş MahkemesiTARİHİ : 17/01/2014NUMARASI : 2013/682-2014/10Hüküm duruşmalı olarak süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; işin mahiyeti itibarıyla duruşma isteminin reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilmiş olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı İsteminin Özeti:Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli bir sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.Davalı Cevabının Özeti:Davalı işveren, davacının işveren vekili olduğunu ve iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine ve davacı işçinin işe iadesine, işe başlatma tazminatının dört aylık ücret tutarı olarak ve çalıştırılmadığı süre için en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının belirlenmesine karar verilmiştir.Hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizce, davacının işveren vekili olup olmadığının tespiti için, işçi alma ve çıkartma yetkilerini tek başına kullanıp kullanmadığının belirlenmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.Bozmaya uyan mahkemece, bozma doğrultusunda araştırma yapılmış ve davacının işveren vekili olduğu kanaati ile davanın reddine karar verilmiştir.Temyiz:Kararı davacı temyiz etmiştir.Gerekçe:4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir.İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18. madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Dairemizin uygulaması da bu yöndedir.Dosya içeriğine göre; davalı işletmede bölge müdürü olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin, performans düşüklüğü nedeni ile feshedildiği ve davalı tarafından davacının işveren vekili olduğu savunmasında bulunulduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bozma sonrası yapılan araştırma sonucunda davacının işveren vekili olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; toplanan delillerden davacının işçi alma ve çıkartma yetkilerini tek başına kullanmadığı, bu yetkiyi İnsan Kaynakları Departmanı ile birlikte kullandığı, böylelikle Kanunda tanımladığı şekilde işveren vekili sayılamayacağı, performans düşüklüğüne dayalı feshin de geçerli nedene dayanmadığı ve performans düşüklüğünün ispatlanamadığı anlaşılmakla, davanın kabulü ile davacının işe iadesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,2-İşverence yapılan FESHİN GEÇERSİZLİĞİNE,3-Davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının işçinin dört aylık ücreti olarak belirlenmesine,4-Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine,5-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,6-Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 1.500,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,7-Davacı tarafından yapılan 281,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,8-Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.