MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVA : Davacı, borçlunun ödeme emrine yaptığı haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı İsteminin Özeti:Davacı vekili; davalının .... İcra Müdürlüğünün 2009/12710 esas sayılı dosyası ile aleyhine yürütülen 52.843,76 TL miktarındaki icra takibi nedeniyle düzenlenen ödeme emrine itiraz ettiğini, bu itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilin iş sözleşmesinin 20.04.2009 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca davalı işverence feshedildiğini, fesihten doğan alacakları ile ücret alacaklarının ödeneceğinin söylenmesine rağmen ödenmeyince genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını ancak işverenin itiraz ettiğini beyan ederek, haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline ve takibin devamına, müvekkili lehine % 40'tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili; davalının merkez yönetim kurulunun mahkeme kararı ile değiştiğini, bu dönemde yaşanan yönetim kargaşası sebebiyle görevden düşen eski yönetimin bu davaya cevap dahi veremediğini, davacının ...’in... Bölge Şube Başkanı olduğunu, 2006 yılında seçildiği bu görevi profesyonel sendika yöneticisi olarak yaptığını, 20.04.2009 tarihinde yapılan seçimle Bölge Şube Başkanlığı görevinin sona erdiğini, davacının ... Sendikasının çalışanı değil, profesyonel yöneticisi olduğunu, o tarihte ... Bölge Şube Başkanı sıfatı yanında Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla merkez yönetim kurulu (MYK) üyesi olduğunu, MYK üyelerinin seçimle göreve geldiklerini, bir MYK üyesinin görevinin istifa ya da yeniden seçilmeme ile sona erebileceğini, bu nedenle kıdem tazminatı istenemeyeceğini, aylık ücret hesaplamasının da gerçeğe aykırı bulunduğunu, ekonomik kriz nedeniyle çalışanlara zam uygulanmadığını, davacının sendikanın yöneticisi olarak işçi değil işveren konumunda olduğunu, davacının iddia ettiği ücreti almadığını, Sendikalar Kanunu ve emsal Yargıtay kararlarına göre işveren konumunda olan sendika yöneticilerinin izin hakkının bulunmadığını, amatör yöneticilerin ise görevlerini işlerinden ayrılmadan sürdürdüklerinden izinlerinin çalıştıkları yerlerce düzenlendiğini savunarak davanın reddine karar verilerek haksız icra takibi sebebiyle % 40 kötüniyet tazminatının hüküm altına alınmasını istemiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.Gerekçe:Maddi olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 44. maddesinde, “Sendikalar gelirlerini Sendikalar Kanunu ve tüzüklerinde gösterilen faaliyetler dışında kullanamazlar ve bağışlayamazlar.” denilmiştir.Yine aynı Kanun’un 45. maddesinde ise, “Konfederasyonlar ile sendikaların ve şubelerinin yönetim kurulu üyeleri ile başkanlarına verilecek ücretler, her türlü ödenek, yolluk ve tazminatlar genel kurul tarafından tespit olunur. Bunlar da yönetim kurulunca faaliyet raporunda gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.Sendika Tüzüğünün 15. maddesinin “n” bendinde yöneticilere verilecek ücretler, yolluk, ikramiye ve tazminatları belirlemek genel kurulun yetkisi içinde sayılmıştır. Tüzüğün 19. maddesinin “d” bendinde ise genel kurulca kabul edilen bütçe hükümleri çerçevesinde genel merkez, Bölge Şube ve Şube yönetim kurullarında görev alanlardan bu yerlerdeki aidat ödeyen üye sayısını baz alarak kimlerin ücret karşılığında profesyonel yönetici olarak veya yarı profesyonel yönetici olarak ya da huzur hakkı veya ücret karşılığında amatör yönetici olarak görev alacakları belirlemek, aldığı bu kararları gerektiğinde iptal edip yeni kararlar almak yönetim kurulunun yetkileri arasında sayılmıştır.Tüzüğün 80. maddesinin “a” bendinde “Sendikada ücretle çalışacak yönetici ve personele ödenecek ücret ve diğer ödemeler bütçe ile belirlenir” hükmü yer alırken “b” bendinde sendika yöneticilerinin aday olmama, seçilmeme çekilme ya da ölüm nedeniyle görevlerinin sona ermesi durumunda her tam hizmet yılı için ek ödemelerde dikkate alınarak 1 günlük ücret ve diğer hakların 45 katı tutarında her tam yıl için hizmet ödeneceğinin net olarak ödeneceğinin yer aldığı, aynı dönem için birden fazla hizmet ödeneğinin ödenemeyeceği, tam hizmet yılından artanların da oranlanarak dikkate alınacağı düzenlenmiştir. Aynı maddenin “i” bendinde de, “Sendika, yönetici ve çalışanlarının sosyal güvenlik, sigorta ve dinlenme haklarını garanti eder. Yönetici ve personelin yıllık izin saatleri personel yönetmeliğinde belirtilir” denilmiştir.Sendika ile sendika yöneticileri arasındaki ilişkinin kural olarak vekalet ilişkisi olduğu kabul edilmelidir. Sendika yöneticisine emeği karşılığı düzenli olarak dönemsel ödeme yapılması, çalışmasının kuruma bildirilmesi ve ücret bordrosu düzenlenmesi iş ilişkisinin varlığını göstermez.Ücret, vekalet sözleşmesinin zorunlu unsuru değildir. Buradan hareketle sendikalarda profesyonel sendika yöneticisi ve amatör sendika yöneticisi olmak üzere iki tip yöneticinin söz konusu olduğunu söylemek gerekir. Sendika yöneticilerine verilecek ücretler ile sağlanacak diğer menfaatleri belirleme yetkisi münhasıran genel kuruldadır. Somut olayda tüzüğün 80. maddesine göre bu belirlemenin bütçeye göre yapılacağı ifade edilmiştir.Bu genel açıklamalar ışığında temyiz itirazları değerlendirildiğinde;1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Somut olayda, ilk bozma sonrasında mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen ikinci karar, Dairemizin 07.07.2015 tarihli ilâmıyla özetle, hizmet ödeneği alacağının kıdem tazminatı tavanına tabi olduğunun nazara alınmaması ve davacıya yapılan ödemelerin mahiyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti gerektiği gerekçeleriyle iki noktadan bozulmuştur. Mahkemece ikinci bozma sonrasında davanın yeniden kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, bozma ilâmının üçüncü bendinin gerekleri yerine getirilmediğinden, yapılan araştırma eksik ve hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır.Dosya içeriğinden, sendika tarafından düzenlenen davacıya ait cari hesap kayıtları ile, davacının ücret ve ikramiye tahakkuklarının gerçekleştirildiği, ayrıca davacıya çok sayıda ödeme yapıldığı ve bu ödemelere ilişkin açıklamalar yer aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, cari hesap kayıtlarının, ekinde sunulan makbuz ve dekontlar ile uyumlu olduğu ve ödeme olgusunu kanıtlar nitelikte bulunduğu da açıktır.Bununla birlikte, ödemelerin ücret ve ikramiye alacaklarına mahsuben yapılıp yapılmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Ücret ve ücret avansı açıklaması yer alan ödemelerin, ücret ve ikramiye alacakları için yapıldığı tartışmasızdır. Ancak, açıklama olarak iş avansı yahut başkaca ifadelerin yer aldığı ödemelerin, iş ve sendikal faaliyetler sebebiyle yapıldığı anlaşıldığından, mahkemece, mali müşavir bilirkişi aracılığıyla yöntemince sendika kayıtları üzerinde de gerekli incelemenin yapılarak, söz konusu ödemelerin mahiyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti gereklidir. Bu noktada şu hususu da belirtmek gerekir ki, davacıya yapılan ödemeler yönünden, davacının tüm çalışma dönemi tahkikat konusu yapılmalıdır.Diğer taraftan, yapılan ödemeler karşılığının sendikal faaliyetlere harcandığı konusunda ispat yükünün de artık davacı üzerinde olduğu da gözetilmeli ve bu suretle davacının Ocak 2008 ilâ Nisan 2009 ayları arası dönemde tahakkuk eden ücret ve ikramiye alacaklarının ödenip ödenmediği belirlenmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.