MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVA : Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra, inkar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davalılar aleyhine E...2. İcra Müdürlüğünün 2012/... esas sayılı dosyasından başlatılan icra takibine karşı davalıların haksız olarak itiraz etmeleri üzerine takibin durduğunu, itirazın yersiz olduğunu, davalılardan A... Bilişim ve P:.... Elektrik şirketlerinin birlikte hareket ettiklerini, bu sebeple alacaklardan müteselsilen sorumlu olduklarını, diğer davalı ...'ın ise asıl işveren olarak işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu belirterek davalıların itirazlarının iptalini ve kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti alacağı ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının tahsilini talep etmiştir.Davalı Savunmasınınn Özeti:Davalılar A... Bilişim ve P... Elektrik şirketi vekilleri, öncelikle inkar tazminatı oranının % 20'yi geçemeyeceğini, her iki davalı şirketin de ihale ile elektrik kesme - bağlama işlerini aldıklarını, şirketlerin herhangi bir hukuki bağının bulunmadığını, davacının işten kendisinin ayrılması sebebiyle ihbar tazminatı hakkının bulunmadığını savunmuşlardır.Davalı ... vekili, davalının asıl işveren olmayıp ihale makamı olduğunu, işin niteliği ve teknik şartnamedeki hükümler gereği işçilerin fazla mesai yapmalarının söz konusu olmadığını, taşeronların işçilik alacaklarının ibraname karşılığında ödendiğini beyan etmekle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Taraflar arasında dosya kapsamındaki ibranamenin geçerliliği noktasında uyuşmazlık mevcuttur.İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir. İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkündür.İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.Öte yandan mülga 818 sayılı Kanun'un 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.İbranamedeki irade fesadı hallerinin, mülga 818 sayılı Kanun'un 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu sebeple, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Yine, işçinin ibranamede kanuni haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.Somut olayda, davacı ile davalı şirket arasında iş sözleşmelerinin bitiş tarihlerinde taraflarca ibraname başlıklı belgeler imzalanmış; buna göre kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ve izin ücreti ödemelerinin kısmen yapıldığı görülmüştür. O halde davacının da mahkeme önündeki beyanı ile doğruladığı imzasına havi, miktar içeren ibranamelerdeki miktarların mahsup edilmeden yalnızca banka ödemesinde yer alan alacakların düşülmesi ile alacak miktarı belirlenmesi hatalıdır. Yapılması gereken ilgili belgede yer alan meblağların toplam alacak miktarından mahsubu iken aksi yönde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.3-E.... İş mahkemesinin 2014/... esas sayılı dosyasının davacısı T. N....n isimli kişi, diğer dosyalarda tanık olarak dinlenilmiş, bu kişi sunmuş olduğu 17.12.2013 tarihli dilekçesinde kendisi de dahil tanıkların yalan beyanda bulunduklarına dair yazılı beyan sunmuş, bu beyanın üzerine T.... N... ve diğer tanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmuş ve bu husus bekletici mesele yapılmış, yapılan suç duyurusu ile ilgili E... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015/... soruşturma nolu dosyada şüpheliler İ.... Ç..., İ... Y... ve E.... D.... hakkında resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan ek koğuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar vermiş olduğu görülmüştür. Ancak söz konusu kararın kesinleştiğine ilişkin bir bilgi ve belge dosya arasında mevcut değildir. Tanık beyanlarının dikkate alınıp değerlendirmesini etkileyecek olan söz konusu ceza soruşturmasının ve açıldığı takdirde davasının kesinleşmesinin beklenilmesi gerekmektedir.4-Davacı işçinin fazla çalışmasının hesaplanması konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışma ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında söz konusu alacakların ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile ispatlaması gerekir. Bu çalışmaların ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir.Somut olayda, davalılar nezdinde elektrik kesme-bağlama ve ihbarname dağıtma işlerinde çalışan davacının mesai saatlerinin belirlenmesinde aynı işi yapan işçi B... Y....'nın açtığı ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen E... İş Mahkemesinin 2010/... esas sayılı dosyasındaki tanık beyanlarından yararlanılmıştır. Ancak davacı ile çalıştıkları dönemler birebir örtüşmeyen başka bir çalışana ait dosyadaki veriler ve yine burada yer alıp da davacı ile birarada ve aynı tarihlerde çalıştığı denetlenmemiş tanıkların beyanları ile fazla mesai belirlemesi yapmak hatalıdır. Bu anlamda tanık T... N...’in kendisi ve diğer tanıkların beyanlarının doğru olmadığına dair ifadesi de dikkate alınarak dosya kapsamında dinlenilen tanıkların ve var ise mesaiye dair başka delillerin göz önünde bulundurulmak sureti ile yeniden fazla mesai belirlenmesi gereği doğmakta olup, bu nokta dikkate alınmaksızın verilen karar bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.