Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20485 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16068 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının şirketin ... çalıştığını, iş sözleşmesinin 17.10.2014 tarihinde davalı işveren tarafından "işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan nedenler sebebiyle, tüm yasal haklarınızın ödenmesi suretiyle 17.10.2014 tarihi itibariyle ve ihbar öneli ücretinizi de peşin ödemek kaydıyla feshine karar verilmiştir" şeklinde gerekçelendirilerek feshedildiğini, fesih işleminin haksız ve geçersiz olması sebebiyle iş akdinin feshinin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının şirket nezdinde işveren vekili ve yardımcısı konumunda olduğunu, işe iade davası açamayacağını, haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, davacının işçi alma ve işten çıkarma yetkisi olduğundan iş güvencesinden yararlanamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Temyiz:Karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Gerekçe: 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir.İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri herşeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18. madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa 4857 sayılı Kanun’un 18. maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz.Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta, davacı davalı işyerinde 18.04.2011-17.10.2014 tarihleri arasında ... olarak çalışmış, iş sözleşmesi “iş yerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan nedenlerle tüm parasal haklar ödenmek suretiyle 17.10.2014 tarihinde feshedilmiştir” şeklindeki fesih bildirimi ile sona erdirilmiştir. Davacının işveren vekili sayılabilmesi için işyerinin bütününü sevk ve idare yetkisine, ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartının aranacağı açıktır. Davacının unvanı şube müdürüdür, görevleri arasında şube için işe alım görüşmeleri yapmak, görüş ve değerlendirmelerini yöneticilerine aktarmak, birlikte alınan kararı uygulamak olduğu belirtilmiş, yetkilerinin ise 1.derece imza yetkisi, şubeyi şirket adına üçüncü kişilere karşı temsil yetkisi, insan kaynakları süreçleri ile ilgili genel müdür ve genel müdür yardımcısı ile birlikte onay yetkisi olduğu belirtilmiştir. Davacının genel müdüre vekalet yetkisi olduğu ise görev tanımında belirtilmemiştir. Davacının insan kaynakları konuları ile ilgili olarak genel müdür yardımcısı ile yaptığı yazışmalarda aynen “neşe ile görüştüm ve 1 nisanda başlayacak, 1.500,00 TL'de anlaştık, unvan olarak da müşteri ilişkileri elemanı olacak sanırım, bugün bana kimliğini gönderecek ben de giriş işlemleri için size göndereceğim, fatih de 31 Mart pazartesi son iş günü çalışacak ve ayrılacak”, “ibrahimle anlaştık, yarın da başlamak istedi, ekte kimliğini gönderiyorum, yarın itibariyle giriş yapılmasını rica ediyorum”, “selçuk beyle anlaştık, pazartesi günü istifasını verecek ve eğer ihbarını kullandırmazlarsa hemen başlayacak”, “Ayşegül hanımla anlaştık, pazartesi günü başlayacak, bugün kimliğini, işe giriş için işlemleri için size gönderiyorum” şeklinde konuşmaların olduğu anlaşılmaktadır. Davacının gerek görev tanımı gerekse genel müdür yardımcısı ile yapılan yazışmalar ve tüm dosya kapsamından davacının tek başına işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisinin bulunmadığı, davacının insan kaynakları süreçleri ile ilgili genel müdür ve genel müdür yardımcısı ile birlikte onay yetkisinin olduğu, davacının şube için işe alım görüşmeleri yaptığı ancak görüş ve değerlendirmelerini yöneticilerine aktarıp birlikte alınan kararı uyguladığı anlaşıldığından, davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlandığı, bu sebeple davanın esasına girerek feshin geçerli olup olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacının iş güvencesinden yararlanamayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.