Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2031 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 29329 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :İş Mahkemesi AVUKAT ...DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, fazla mesai, yıllık izin ücreti, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, müvekkilinin 06.06.2009-22.12.2011 tarihleri arasında davalı işverenlik nezdinde çalıştığını, ihbar süreleri kullandırılarak davalı tarafından iş sözleşmesine son verildiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile ücret, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram tatili alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının 03.11.2009-22.12.2011 tarihleri arasında müvekkili işverenlik nezdinde çalıştığını, verimsiz çalışması ve devamlı izin alması sebebiyle iş sözleşmesinin feshedildiğini, alacak taleplerinin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, iş sözleşmesinin davalı tarafça ihbar süresi kullandırılarak ve tazminat ödemesini gerektirir şekilde sona erdirildiğinin ihtilafsız olduğu, diğer taleplerinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.1-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.İbra sözleşmesi, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup, anılan Kanun'un 132.  maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmü kabul edilmiştir. İbranameyle ilgili olarak diğer önemli bir düzenleme ise, 6098 sayılı Kanun'un 420. maddesinde yer almıştır. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu halde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.6098 sayılı Kanun'un, yukarıda sözü edilen hükümleri, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 6098 sayılı Kanun'un yürürlükte olmadığı dönemde düzenlenen ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtay'ın ibraname konusunda yerleşmiş içtihatları çerçevesinde değerlendirilmelidir.6098 sayılı Kanun'un yürürlüğü öncesinde düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu yönünden, aşağıda belirtilen ilkeler ışığında bir değerlendirme yapılmalıdır:Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı halleri ileri sürülüp ispatlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizliğinden söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.Somut olayda, dosya içerisinde davacının imzasını taşıyan 22.12.2011 tarihli bir ibraname mevcuttur. Mahkemece, ibraname dikkate alınmamış, karar yerinde ibraname hakkında değerlendirme yapılmamıştır. Davacı söz konusu ibranamede dava konusu işçilik alacaklarını aldığını belirterek işvereni ibra etmiştir. İbranamede yer alan imzanın inkarı veya irade fesadı iddiası ve ispatı söz konusu olmaması halinde ibranameye değer vermek gereklidir. Mahkemece, davacıya ibraname hakkında diyecekleri sorularak, imza inkarı veya irade fesadı iddiası söz konusu olduğu takdirde bu husus da araştırıldıktan sonra ibranamenin yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir2-Ayrıca davacı....kayıtlarının aksine 06.06.2009 tarihinde işe girdiğini iddia etmiş, ancak dinlettiği tanıklar kendisinden daha sonra işe girdiği için bu iddiasını ispatlayamamıştır. Nitekim, mahkemece çalışma süresi de ... kayıtlarına göre esas alınarak sonuca gidilmelidir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.