MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin, fazla mesai ile ikramiye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; duruşma gününün taraflara tebliği için davetiyeye yapıştırılacak posta pulu bulunmadığından duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı İsteminin Özeti:Davacı vekili, davacı ...'ün davalıya ait işyerinde, 01.03.2004 tarihinden itibaren mutfak şefi olarak çalıştığını, gerçek maaşının 3.000,00 TL olduğunu fakat daval ışirketin sigorta primine esas olarak asgari ücret gösterdiğini, davalı şirketten ...'ün maaş alacağı olduğunu belirterek kıdem ve ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti, fazla mesai alacakları ve diğer alacaklarının fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile tahsilini dava ve talep etmiştir.Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, davayı kabul etmediklerini, bayram ve hafta tatillerinde çalışmadıklarını, izinlerini kullandıklarını, hak ve alacaklarının beş yıllık zaman aşımına tabi olduğunu beş yıldan önceki alacaklarını talep edemeyeceklerini savunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 324. maddesine göre taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Bu nedenle bir tarafın dayandığı delilden vazgeçmiş sayılabilmesi için mahkemece o tarafa öncelikle belirlenen avansı yatırmak üzere usulüne uygun kesin mehil vermesi gerekmektedir.Somut olayda, davalınn cevap dilekçesinde tanık deliline dayandığı, tanıklarını bildirdiği, duruşmada tanıklara davetiye çıkarılmasına dair ara karar kurulduğu, ancak dosyada masraf olmadığından davetiyelerin çıkarılmadığı ve tanıkların dinlenmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece davalı tarafa tanık delili için ikame etmesi gereken avansı yatırmak üzere usulüne uygun kesin süre verilerek sonucuna göre yargılamaya devam edilmemesi eksik incelemeyle karar verilmesi hatalıdır.3- 6100 sayılı Kanun'un 177/1. maddesine göre ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Aynı Kanun'un 182. maddesine göre, ıslah yapan tarafın ıslah hakkının yalnız karşı tarafı rahatsız etmek ve davayı uzatmak gibi kötüniyetli düşüncelerle kullanıldığını, deliller veya belirtilerden anlarsa mahkeme, ıslahı dikkate almadan karar verir. Buna göre, davacı vekilince son celse dava ıslah edilmek istenilmiş ancak mahkemece davalı vekiline davasını ıslah imkanı verilmeden ve ıslah talebinin reddi ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, davalı yararına bozmayı gerektirmiştir.4- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. Somut olayda, tanık beyanlarına göre tanıklardan sezon çalışmalarının hangi tarihler arasında olduğunun ve sezon dönemi ile sezon dışında çalışma saatleri ayrı ayrı sorulmadığı anlaşılmaktadır. Tanıkların bu hususlarda beyanı ayrıntılı beyanları alınmalı yapılan işin niteliği ve yoğunluğuna göre fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. Ayrıca Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının günlük çalışmasının hangi saatler arasında olduğu, buna bağlı olarak haftalık çalışma süresinin miktarı açıklanmamıştır.Buna göre, yukarıda belirtilen hususlarda nazara alınarak ara dinlenme süreleri ve çay molaları varsa bunların net ve açık bir şekilde tespit edilerek davacı işçinin günlük çalışma süreleri belirlenerek, haftalık çalışma gün sayısı ile çarpılıp, 45 saat düşülmesi suretiyle fazla çalışma süresi hesaplanması yönünde bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, denetime elverişli bulunmayan hesaba göre hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.5- Kabule göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu alacakların zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir.Somut olayda, davalı vekilinin davacının ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def'inde bulunmasına rağmen mahkemece zamanaşımı def'i değerlendirilmeksizin sonuca gidilmiştir. Dolayısıyla ıslah tarihine göre zamanaşımına uğrayan alacakların belirlenmesi sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.6-İşverenin dava tarihinden önce temerrüde düşürülmesi durumunda istekle bağlı olarak temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Bunun dışında dava ve ıslah tarihlerinden itibaren talep edilen miktarlarla sınırlı olarak faize karar verilmelidir.Kabule göre, somut olayda davacı, alacak miktarlarını 12.12.2013 tarihinde ıslah etmiştir. Mahkemece dava dilekçesinde ve sonrasında alacak kalemlerini açıklamaya yönelik 30.12.2012 tarihli dilekçede talep edilen miktarlara dava ve ıslah ile arttırılan kısımlara ıslah tarihinden faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.Sonuç :Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.