Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18247 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12302 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA : Davacılar, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile ekat ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IBirleşen dosyalarda, davacı vekili, müvekkilinin 15.08.2008 tarihinde davalı yanında işçi olarak çalışmaya başladığını ancak 14.12.2012 tarihinde müvekkiline haber etmeksizin işten çıkarıldığını akabinde de davalı kurumun ihaleyi alamadığından bahisle işten çıkarıldığının müvekkiline şifahen bildirildiğini, müvekkilinin işten çıkarılmadan EKAT eğitimi için kurs gördüğünü, müvekkilinden haksız olarak 2.260,00 TL kurs ücreti kesildiğini, müvekkilinin işten çıkarıldıktan sonra kıdem ve ihbar tazminatı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, müvekkil şirket ile davacı arasında 20.09.2008 tarih ve yirmidört ay süreli belirli iş sözleşmesi yapıldığını, davacının 15.08.2008 tarihinde Erzincan Eğitim Merkezinde eğitime başlamasıyla birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu giriş bildirgesinin verildiğini, sözleşmenin 5. maddesine göre işçinin iş için gerekli EKAT ve diğer belgeleri kendisinin temin edeceğinin yazıldığı, yine sözleşmenin 12. maddesine göre özel şartlar başlığı altında m bendinde işçinin eğitim sonucunda aldıkları EKAT belgelerinin tüm giderlerinin işçinin maaşından kesilerek karşılanacağının yazıldığı, EKAT belgesinin yüksek gerilim hatlarında çalışılması için gerekli kanunda ve yönetmelikte istenen belgelerden olduğu, EKAT belgesi olmayanların bu tür işlerde çalışamayacaklarını, hizmet sözleşmesinin 14.12.2010 tarihinde davacının kendi isteği ile sona erdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, yapılan yargılama, tüm dosya kapsamındaki delillere göre yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kararı kanuni süresi içinde taraflar vekilleri temyiz etmiştir.Taraflar arasında, davacılar tarafından ayrı ayrı açılan davaların birleştirilmesi ve davalı işverenin aynı olması sebebi ile birlikte görülerek sonuca bağlanmasının usul hukuku ilkelerine uygun olup olmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesine göre aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Aynı Kanun'un 167. maddesine göre ise mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.Dava arkadaşlığı, zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki tür olup, 6100 sayılı Kanun’da düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanun’un 59. maddesine göre, “Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır. Yine Kanun’un 57. maddesine göre, “Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması, ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri ya da davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması hallerinde ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olabilir. Birden fazla kimsenin dava arkadaşlığı şartları bulunmaksızın birlikte dava açabilmeleri ya da kendilerine karşı dava açılabilmesi usul hükümlerine göre mümkün değildir.Belirtmek gerekir ki, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olsa bile, işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıkların özelliği gereği bu tür davaların birlikte görülmesi doğru değildir.İddia ve savunmanın usule uygun şekilde araştırılması, delillerin tümüyle toplanıp ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve hukuki gerçekliğin tam olarak sağlanması ve ayrıca kararın, Yargıtay denetimine elverişli olabilmesi için dava dosyalarının ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılmasında zorunluluk vardır.Somut olayda, aynı işverene karşı ayrı ayrı açılan davalar birleştirilerek yargılama yapılmışsa da, dava konusu işçi alacakları bakımından davacıların hizmet sürelerinin, ücretlerinin ve yapılan iş ile çalışma bölümlerinin farklılığı dikkate alındığında bu tür davalarda birden fazla işçinin açtığı dava dosyalarının birleştirilerek, birlikte yargılama yapılıp, hüküm kurulması doğru olmamıştır. Zira dava konusu alacaklar işçinin hizmet süresi, ücreti, yapılan iş ve çalışma şekline göre ayrı ayrı belirlenmekte ve her işçinin durumuna uygun olarak hüküm kurulmaktadır. Davacıların her biri işverenle aralarındaki farklı iş sözleşmelerine göre davalı nezdinde çalışmışlardır. Her birinin talepleri de gerek sebepler ve sonuçlan gerekse diğer yönleri itibariyle bir diğerinden bağımsız niteliktedir. Bu itibarla dava arkadaşlığı şartları bulunmamasına rağmen davacı işçilerin davalarının birlikte görülmesi hatalı olup, davaların tefrikine karar verilerek ayrı ayrı yapılacak yargılama sonucuna göre hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.Bu sebeple mahkemece davalar tefrik edilmeli; her bir davacı için ayrı esasa kaydedilerek, yapılacak yargılama sonucuna göre karar verilmelidir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.