MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile yıllık ücretli izin alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, davacının davalıya ait iş yerinde işyeri hekimi olarak çalıştığını, 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 28.08.2011 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, bu düzenlemenin 38. maddesine göre doktorların özel muayene açması, özel yada tüzel iş yerlerinde çalışmasının önünün kesildiğini, sözkonusu kanunun yürürlüğe girmesi ile tüm sözleşmelerin ortadan kalktığını, bu sebeple taraflar arasında imzalanan sözleşmenin de ortadan kalktığını, tazminat ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağının faizleriyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı vekili; davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davacının, davalı iş yerinde iş yeri hekimliği sözleşmesine dayalı olarak 09.04.2009 - 30.09.2011 tarihleri arasında çalıştığı, yeni kanuni düzenleme ile devlet memuru doktorların, iş yerinde iş yeri hekimlik hizmeti vermesinin yasaklanması sebebiyle, davalı iş yerinden ayrılmak zorunda kaldığı, davacının iş yerinden ayrılmasının kanuni zorunluluk sebebiyle haklı sebebe dayandığı, kıdem tazminatına hak kazandığı, yıllık izin ücreti alacağı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kararı, kanuni süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Uyuşmazlık, davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.Dosya içeriğinden, davacının davalıya ait iş yerinde 09.04.2009 - 30.09.2011 tarihleri arasında iş yeri hekimi olarak çalıştığı, 30.09.2011 tarihli dilekçesi ile yeni yapılan düzenleme sebebiyle istifa ettiği anlaşılmıştır.Somut olayda, davacının dilekçesi istifa mahiyetinde olup davalı işverene ulaşmakla sonuçlarını doğurduğu kabul edilmelidir. Buna göre, davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazandığının kabulü yerinde değildir.Öte yandan Anayasa Mahkemesinin 16.07.2010 tarihli ve 2010/29 esas, 2010/90 sayılı kararının ardından yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre de davacının 31.07.2010 tarihin sonrasında devlet hastanesindeki görevi devam ederken özel sağlık kuruluşunda çalışması mümkün değildir. 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarmın Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 12. maddesinin 2. fıkrasında, tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların mesleklerini icra edebilecekleri sağlık kurum ve kuruluşları üç bent halinde açıklanmıştır.Buna göre;a) Kamu kurum ve kuruluşları.b) Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumlan ile sözleşmeli çalışan özel sağlık kurum ve kuruluşları, Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumlan ile sözleşmeli çalışan vakıf üniversiteleri.e) Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumlan ile sözleşmesi bulunmayan özel sağlık kurum ve kuruluşları, Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumlan ile sözleşmesi bulunmayan vakıf üniversitelerinde görev yapmaları mümkündür.Aynı maddenin 3. fıkrasında “Tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, ikinci fıkranın her bir bendi kapsamında olmak kaydıyla birden fazla sağlık kurum ve kuruluşunda çalışabilir” şeklinde kurala yer verilerek, birden fazla yerde çalışmanın ancak aynı bent içinde kalan sağlık kurum ve kuruluşları yönünden geçerli olduğu hükme bağlanmıştır. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin iptal kararı 1219 sayılı Kanun'un 12. maddesinin 2. fıkrasıyla ilgili olup 3. fıkra yönünden verilmiş bir iptal kararı bulunmamaktadır. Buna göre, davacının 31.07.2010 tarihi sonrasında da kamu kurum ve kuruluşları, Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumlan ile sözleşmeli çalışan özel sağlık kurum ve kuruluşları, Sosyal Güvenlik Kurumu ve kamu kurumlan ile sözleşmeli çalışan vakıf üniversitelerindeki çalışması devam ederken davalıya ait iş yerinde çalışması mümkün olmadığından, davacının 30.09.2011 tarihli dilekçesinin mevcut mevzuat açısından da bir değeri bulunmamaktadır. Bu yönde de, davacının ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.