Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15841 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4360 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı İsteminin Özeti:Davacı ücretleri ödenmediğinden dolayı ayrılmak durumunda kaldığını kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının istifa ettiğini, alacaklarını aldığına dair ibranameyi imzaladığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Temyiz:Kararı davacı temyiz etmiştir.Gerekçe:İbra sözleşmesi konusunda mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş ise de somut olaydaki ibraname tarihi itibayle yeni kanunun olayda uygulanma imkanı bulunmamaktadır.İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, İş Hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmaktadır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulaması bu yöndedir. İbranamenin geçerli olup olmadığı Borçlar Kanunumun irade fesadını düzenleyen hükümlerine göre değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesine değer verilemez.Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorununu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.Somut olayda iş sözleşmesinin fesh edildiği gün düzenlenen 07.01.2012 tarihli ibranamenin imzasına yargılama aşamasında yapılan itirazın dikkate alınmadığı temyiz konusu edilmiştir. Davaya konu edilen ibraname imzası ve içeriği bakımından, davacının isticvap edilerek beyanın alınması ve imzayı inkar etmesi halinde uzman bilirkişiden rapora alınması gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi bozma nedenidir.Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 30.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.