Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14425 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 11575 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, hafta tatil, fazla mesai ile yıllık izin ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, 03.03.1992 tarihinden itibaren davalı şirkete ait değişik yerlerdeki baraj inşaatlarında formen olarak çalışmaya başladığını ve bu çalışmasının işe girişten itibaren sürekli ve aralıksız olarak emekli olduğu 13.07.2012 tarihine kadar devam ettiğini, davalı şirketin tüm çalışmaların Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmediğini, en son net maaşının 2.078,87 TL olduğunu, çalıştığı süre boyunca sabah 07:00'da işe başladığını ve akşam 19:00'da işi bıraktığını, fazla çalışma alacaklarının kendisine ödenmediğini, yine haftasonları izin verilmediğini, cumartesi pazar günleri çalıştığını ancak hafta sonu çalışmasından dolayı kendisine ücret ödenmediğini belirterek kıdem tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının 12.07.2012 tarihinde emeklilik sebebiyle iş sözleşmesini feshettiğini, kendisine kıdem tazminatı ödeneceğinin bildirildiğini, şirketin Suriye'de yapmış olduğu iş sekteye uğraması sebebiyle kendilerine süre tanınmasının istendiğini fakat davacının beklemeyerek dava açtığını, davacının yıllık izinlerini tam olarak kullandığını, fazla çalışma bedellerinin maaş ile birlikte banka hesabına yatırıldığını, davacının en son aldığı brüt maaşın 2.380,00 TL net maaşının ise 1.703,84 TL olduğunu, davacının hesabına haziran ayı maaşı olarak 1.816,87 TL yatırıldığını, bu miktarı asgari geçim indirimi tutarı 113,03 TL'nin dahil olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Bozma ilamına uyan mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Taraflar arasında ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'i sebebiyle zamanaşımına uğrayan alacak kesiminin bulunup bulunmadığı yönünden uyuşmazlık bulunmaktadır.Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan hakim tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, kanunda öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve kanuni bir engel bulunmamaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 316/l-d. maddesine göre, iş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır. Aynı Kanun'un 319. maddesine göre ise, savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar.Somut olayda, davalı vekilinin süresi içinde ıslaha karşı zamanaşımı def’i ileri sürmesi söz konusudur. Ancak söz konusu def'inin mahkemece dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğu görülmektedir. Islah tarihi itibariyle talep konusu alacakların zamanaşımına uğrayan kısımları belirlenerek sonucuna göre zamanaşımına uğramayan alacak miktarları yönünden karar verilmesi gerekmektedir. Davalı tarafın süresinde ileri sürdüğü ıslaha karşı zamanaşımı def'i dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.