Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11742 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19052 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin, fazla mesai, haftasonu tatil ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili davacının, davalılara ait iş yerlerinde 22.05.1993-01.02.2009 tarihleri arasında vinç operatörü olarak en son net 900,00 TL ücretle kesintisiz çalıştığını, iş sözleşmesinin emeklilik sebebiyle sona erdiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının faizleriyle birlikte davalılaradan tahsilini istemiştir.Davalılar vekili, davacının istifa ederek işten ayrıldığını, en son 666,00 TL brüt ücretle çalıştığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyularak, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, ilk kararın, davacı temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince, “...işçilik alacaklarının emsal ücret araştırması yapılmaksızın davacının asgari ücretle çalıştığı kabul edilerek hesaplanması isabetsiz olmuştur,” gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece, bozma ilamına uyulduğu, ikinci kararın, yine davacı temyizi üzerine Dairemizce, “...Mahkemece bozma ilamına uyulması kararı sonrasında alınan ve hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunda, söz konusu ücret alacağı, işçinin emsal araştırması sonucu tespit edilen ücretine göre yeniden hesaplanmaksızın karar verilmesi isabetli olmamıştır.” gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulduğu anlaşılmıştır.Karar, kanuni süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Somut olayda Dairemizce, davacının iki aylık ücret alacağı ile ilgili bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda hesap yapılmamasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozma yapılması gerekirken, tereddüt oluşturacak şekilde, emsal ücrete göre hesap yapılması gerektiği yönünde yorumlanabilir nitelikte ifadeler kullanıldığı görülmektedir. Davacının 900,00 TL ücretle çalıştığını ileri sürmesi karşısında, bildirilen emsal ücret miktarının bu miktardan fazla olması halinde, davacının talebi aşılamayacağından, dairemiz bozma ilamı öncesi hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının talebi aşılmayarak hesap yapılması doğrudur. Ancak, bozma sonrası, davacının ücret alacağı ile ilgili hesap yapılmamıştır. Bu durumda, yargıtay bozma ilamı yanlış yorumlanarak, emsal ücrete göre hesap yapılarak, davacının talebide aşılarak karar verilmesi hatalı olmuştur. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK). Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK). Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. (HGK.nun 21.01.2004 tarihli, 2004/10-44 esas, 19 karar) Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. Yapılacak iş, yukarıda belirtildiği üzere, hatalı bozma ilamının taraflara usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı dikkate alınarak, davacının dava dilekçesinde belirttiği ücret üzerinden bozma öncesi alınan 23.08.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların, iki aylık ücret alacağı dışındaki alacaklar yönünden doğru olduğu kabul edilerek, iki aylık ücret alacağı ile ilgili de davacının bildirdiği ücret üzerinden hesaplama yapılarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.