Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1163 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11494 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin, ulusal bayram genel tatili, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, davalıya ait iş yerinde 01.02.2005-26.08.2009 tarihleri arasında çalıştığını, son olarak aylık 1.050,00 TL ücret aldığını, iş sözleşmesinin doğruluk ve bağlılığa aykırı davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle işverence feshedildiğini, iş yerinde fazla çalışma yapmasına, ulusal bayram genel tatillerde çalışmaya devam etmesine rağmen bu çalışma karşılığı ücret alacaklarının ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.Davalı, davacının çalışma saati dolmadan iş yerinden ayrılması ve işverenin talimatlarını yerine getirmemesi sebebi ile iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II-e. maddesi uyarınca feshedildiğini, son olarak aylık net 475,18 TL ücret ile çalıştığını, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalışmanın sözkonusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haksız olduğu, davacının aylık ücret miktarına ilişkin iddiasını ispatladığı, davacının haftada onsekiz saat olarak gerçekleşen fazla çalışma ücretleri ile ulusal bayram genel tatil günlerindeki çalışma karışlığı ücret alacaklarının ödenmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Kararı süresi içerisinde davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm davalının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.4857 sayılı Kanun'da 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 Türk Borçlar Kanunu'nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı ücretten az olmamak üzere emsal ücret gözönünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Kanun'un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun'un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re'sen araştırılmalıdır.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalıdır Somut olayda davacı aylık net 1.050,00 TL ücret karşılığı çalıştığını ileri sürmüştür. Davalının işverenin bu husustaki savunması aylık ücretin net 475,18 TL olarak belirlendiği yönündedir. Taraflar arasında imzalanan 2009 tarihli iş sözleşmesinde ücret miktarı aylık net 475,18 TL olarak gösterilmiştir. Her ne kadar, davacı tanıkları davacının aylık ücretinin sözleşmede gösterilen miktardan yüksek olduğunu doğrulamış iseler de, bu tanıkların bir kısmının işyerinde çalışması bulunmamaktadır. İşyerinde çalışmış olan davacı tanığının bilgisi ise, 2006-2007 yıllarına ilişkin olup, bu tanık kendisinin çalıştığı dönemde davacının 700,00 TL veya 800,00 TL ücret aldığını beyan etmiştir. Mahkemece, emsal ücret araştırması yapılmaksızın, davacı tanığının bu beyanı esas alınarak, davacının ücret miktarına ilişkin iddiasını ispatladığının kabul edilmesi hatalıdır. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözönünde tutularak ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücret araştırması yapılmalı ve tüm deliller bir arada değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 29.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.