MAHKEMESİ :İş MahkemesiDAVA : Davacı, kıdem tazminatı, yıllık izin, hafta tatili, ücret alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ile fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili; davacının davalı işveren nezdinde 21.11.2007 – 11.02.2012 tarihleri arasında pres operatörü olarak çalıştığını, aylık net ücretinin 1.440,00 TL olduğunu, öğle yemeği ve servis sağlandığını, bordroların gerçeğe aykırı düzenlendiğini, iş sözleşmesinin ücretlerinin düzensiz ve eksik ödenmesi, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi sebebi ile davacı tarafından sona erdirildiğini, haftanın 7 günü 08:00-21:00 saatleri arasında çalışma yapıldığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde sürekli çalışma yapıldığını, son bir yıllık süre ücretlerinin eksik ödendiğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, beyan ederek kıdem tazminatı, bakiye ücret, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücretinin tahsilini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili; davacının işe izinsiz ve mazeretsiz gelmediği için iş sözleşmesinin sona erdirildiğini, davacının son brüt ücretinin 1.708,85 TL olduğunun bordrolar ile sabit olduğunu, tüm bordrolarda davacının imzasının bulunduğunu, ödemelerin banka kanalı ile yapıldığını, iş yerinde 08:00-17:00 arasında çalışma yapıldığını, 17:00 saatinde servisin hareket ettiğini, iş yoğunluğu sebebi ile fazla çalışma yapılması halinde ücretinin bordolara yansıtılarak ödendiğini, işyerinde haftanın 6 günü çalışma yapıldığını, ulusal bayram ve genel tatil günleri çalışma yapılmadığını, yıllık izinlerini kullandığını, kullanmadığı kısmın ücretinin son bordrosu ile ödendiğini, beyanla davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının ihtarname ile sözleşmeyi feshetmesinden sonra işe devam etmemesi ve iddia ettiği alacaklarının da bulunduğunun anlaşılması karşısında sözleşmenin işçi tarafından haklı nedenle feshedildiği kanaati ile davanın kısmen kabulü karar verilmiştir.Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2- Davacı işçinin fazla çalışmanın ispatı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle iş yerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları delil Niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.Bu çalışmaların ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle iş yerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir.Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda takdiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir. Dosya içeriğine göre davacının davalı iş yerinde 21.11.2007-11.02.2012 tarihleri arasında çalıştığı, iş sözleşmesinin davacı tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır.Delil listesinde yer alan ve dinlenen davacı tanıkları 2008 yılında davalı işverenlikte çalışmaya başladığını beyan etmiştir. Bu anlamda davacı ile birlikte iş yerindeki çalışma sürelerine ve davalı işyerindeki davacının çalışma saatine yönelik beyanlarına göre davacının fazla çalışma iddiası yönünden tüm çalıştığı dönemi ispata yeter nitelikte olup olmadığı ve işçi ile çalıştığı dönem net olarak belirlenerek fazla mesai konusunda beyanı dikkate alınıp hesaplama yapılması gerekirken, tanık beyanlarının davacının çalıştığı tüm dönem fazla mesai alacağında kıstas kabul edilmesi isabetli değildir.3-Taraflar arasında, davacının fazla çalışma ücreti alacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır . Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. 4857 sayılı Kanun'un 63. maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68. maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (onbir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının fazla mesai alacağına hak kazandığı anlaşılmakta ise de, bilirkişi tarafından günlük 11.5 saat fiili çalışmadan 1 saat ara dinlenme düşülerek yapılan hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Yargıtay'ın içtihatlarıyla istikrar kazanmış uygulamalarına göre onbir saati aşan çalışmalarda ara dinlenme süresinin bir buçuk saat kabul edilerek hesaplama yapılması gerekirken hatalı hesaplamaya itibar edilerek hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.