MAHKEMESİ : Karşıyaka 2. İş MahkemesiTARİHİ : 25/04/2006NUMARASI : 174-99Davacı, murisinin işyerinde rahatsızlanması sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davacının yakını olan sigortalının iş kazası sonucu öldüğü iddiasına dayalı manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, sigortalının ölüm nedeninin belirlenemediği, davacının S.S.K.'na iş kazası kolundan ölüm geliri bağlanması için talepte bulunmadığı, S.S.K. tarafından da bu konuda yapılmış bir tahkikatın bulunmadığı gerekçesiyle ölüm olayın iş kazası olmadığı sonucuna varılarak istemin reddine karar verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden sigortalı Yusuf Avcı'nın 08.04.2002 gününde davalı işverene ait Aliağa işyerinde çalışırken rahatsızlanması nedeniyle işyeri hekimine kalp şikayeti ile müracaat ettiği, işyeri hekimi tarafından "gaz sıkışması" teşhisi konularak gaz giderici ilaç verildiği ve bir müddet sonra işyerinde öldüğü ölüm raporunda ölüm nedeninin "kalp krizi" olarak belirlendiği anlaşılamaktadır.Somut olayda, tahsis dosyasının tetkikinden S.S.K. tarafından hak sahibi davacıya 506 sayılı Yasa'nın 65. maddesine göre ölüm sigorta kolundan aylık bağlandığı anlaşılmaktadır.506 sayılı Yasa'nın 27. ve müteakip maddelerinde işverenin iş kazasını en geç iki gün içinde Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirmekle yükümlü olduğu, haber verme kağıdındaki bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında gerekirse Kurum’ca soruşturma yapılabileceği ve varılan sonucun en geç üç ay içinde ilgililere yazı ile bildirileceği, ilgililerce yetkili mahkemeye başvurularak Kurum kararına itiraz olunabileceği, itiraz halinde Kurum kararının ancak mahkeme kararının kesinleşmesi ile kesin hale geleceği bildirilmiştir. Öte yandan Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası niteliğinde olup olmadığı, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin belirlenen tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda, Sosyal Sigortalar Kurumunun olaydan haberdar edilmediği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan tazminat davasının niteliği göz önünde tutularak öncelikle hak sahiplerine Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından iş kazası nedeniyle 506 sayılı Yasa'nın 23. ve 92. maddelerine göre aylık bağlanıp bağlanmadığının araştırılması, bağlanmış ise, bildirilen miktarın tazminattan düşülmesi, gelir bağlanmamış ise bu yön hak sahiplerinin tazminat hakkını doğrudan etkileyeceğinden hak sahiplerine gelir bağlanması için Sosyal Sigortalar Kurumuna başvurması, taleplerinin kurumca kabul edilmemesi halinde Sosyal Sigortalar Kurumu ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine tesbit dava açması için önel verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır.Yapılacak iş, hak sahibi davacılara iş kazasını Sosyal Sigortalar Kurumuna ihbarda bulunmak, giderek iş kazasının tesbiti davası açmaları için önel vermek, tesbit davasını bu dava için bekletici mesele yaparak çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.Mahkemece, açıklanan doğrultuda işlem yapılmaksızın Sosyal Sigortalar Kurumunun taraf olmadığı tazminat istemli bu davada ölüm olayının iş kazasına bağlı olmadığının kabulüyle sonuca gidilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.