MAHKEMESİ: Dinar İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ: 08/02/2007NUMARASI: 57-6Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davacı(Alacaklı) vekili tarafından istenmiş, mahkemece ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine kabulüne karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Uyuşmazlık, İcra ve İflas Kanunu’nun 99. maddesine dayalı üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddi isteği ile alacaklı tarafından açılan istihkak davasına ilişkindir.Davaya konu eşyalar, borçlu huzurunda haczedildiğinden İcra ve İflas Kanunu’nun 97/a maddesi hükmünde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu, dolayısıyla davalı alacaklı yararınadır. Bu yasal karinenin aksi, davalı üçüncü kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığından haczedilen eşyalar borçlunun sayılır. Ayrıca, borçlunun, davalı üçüncü kişinin damadı olduğu ve davalı üçüncü kişi adına takip tarihinden sonra 09.02.2006 tarihinde işyeri açma ve çalışma ruhsatı ile 07.02.2006 tarihinde vergi levhası alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, borçlu ile davalı üçüncü kişinin alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı işlemler yaptığı ortadadır. Davalı üçüncü kişi, delil olarak faturalar ibraz etmişse de, takip tarihinden sonraki tarihi taşıyan, haczedilen eşyalara ilişkin olduğu anlaşılamayan ve istenilen kişi adına her zaman temini mümkün olan belgeler olması itibariyle davalı üçüncü kişi tarafından yasal karinenin aksinin kanıtlandığının kabulü mümkün değildir. Öte yandan, dinlenen davalı tanığının anlatımları yeterli ve hükme dayanak yapılacak nitelikte olmadığı gibi, delil olarak sunulan ve takip talebinden sonraki tarihi taşıyan vergi levhası, ödeme kaydedici cihazlara ait levha, işyeri açma ve çalışma ruhsatı vs. belgeler de mücerret olarak işyerinin davalı üçüncü kişiye ait olduğunu göstermez. Ayrıca, H.U.M.K.’nun 299. maddesi uyarınca alacaklının haklarını etkilemeyen adi nitelikteki kira sözleşmesinin de mülkiyeti ispata yeterli belgelerden olmadığı açıktır. Kaldı ki, haciz yapılan işyerinin mülk sahibi, duruşmadaki beyanında, haciz yapılan dükkanı 2006 yılı Şubat ayında borçluya kiraya verdiğini, aylık kira bedeli olarak 400,00.-YTL’ye anlaştıklarını, kira kontratı yaptıklarını, bir suretinin kendisinde mevcut olduğunu, borçlunun kendisine söz konusu yerde internet cafe işleteceğini söylediğini, daha sonra da internet cafeyi açtığını, o tarihten bu yana da internet cafeyi işlettiğini, borçlunun internet cafede durup durmadığını bilmediğini, işyerindeki bilgisayarların kim tarafından alındığını ve kime ait olduğunu bilmediğini, davalı tarafından ibraz edilen kira sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, başka bir kira sözleşmesi imzalamadığını beyan ederek, borçlu ile imzaladığı gerçek kira sözleşmesini, tahliye taahhütnamesini ve üç adet senet suretini ibraz etmiştir. Hal böyle olunca, davanın kabulü gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı alacaklının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde alacaklıya iadesine, 14.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.