MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davacı ile davalı şirketin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davalı ... hakkındaki davanın reddine, 91.276,35 TL maddi tazminatın kaza tarihinden yasal faizi ile, 10.000,00 TL manevi tazminatın ise faiz işletilmeksizin davalı şirketten alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının 01/09/2002 tarihinde iş kazası geçirdiği, bu iş kazasına ilişkin olarak 13/02/2007 yılında davalılar aleyhine eldeki temyiz incelemesine konu maddi ve manevi tazminat talepli davayı açtığı, davacının dava dilekçesinde manevi tazminat taleplerine faiz işletilmesi konusunu sükutla geçtiği, bilahare 27/06/2012 tarihinde davalarının belirsiz alacak davası olduğunu ileri sürerek, maddi tazminat taleplerinin toplanacak delillere göre ileride harcı tamamlanmak üzere olay tarihinden yasal faizi ile, manevi tazminat taleplerinin ise olay tarihinden yasal faizi ile tahsilini istedikleri, 26/05/2014 tarihli harç tamamlanmasına yönelik dilekçeleriyle ise maddi tazminat taleplerini 91.276,35 TL'ye çıkardıkları, bu dilekçe davalı tarafa celsede elden tebliğ edildiğinde davalının o celsede zamanaşımı defi ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.Dava konusunun iş kazasından kaynaklanan zararların tazminine ilişkin olduğunun kabulü sonrasında işbu davada uyuşmazlık konusu olan öncelikli husus, bu tür davalarda, gerek 818 sayılı B.K.’nun 125. maddesinde, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesinde belirtilen 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.Somut olayda, davacının 01/09/2002 tarihinde geçirdiği iş kazasından kaynaklanan maddi tazminat talebinin arttırılmasına yönelik 26/05/2014 tarihli ıslah talebinin 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra dile getirildiği ve davalı tarafın süresinde zamanaşımı def'i'nde bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece zamanaşımı nedeniyle ıslahla arttırılan maddi tazminat kısmının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Öte yandan, davacı tarafın 27/06/2012 tarihli dilekçeleri ile harcını yatırarak manevi tazminat taleplerine olay tarihinden faiz istedikleri yönünde davasını ıslah ettiği gözden kaçırılarak manevi tazminat istemine faiz yürütülmemesi de hatalı olmuştur.Yapılacak iş, davacının maddi tazminat talebinin ıslahla arttırılan kısmının zamanaşımı nedeniyle reddine, yine davacı yararına hükmedilen manevi tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar vermekten ibarettir. O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 30/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.