Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9443 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8054 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, davalılardan işverene ait işyerinde 19.07.2005-21.05.2010 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum’un aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, davacının 19.7.2005 ile 21.5.2010 tarihleri arasında, davalı işverenin İsrail’deki işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının gerçek ücreti üzerinden tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulü ile; hükümde yazılı şekilde karar verilmiş ise de hatalı değerlendirme sonucu gidilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işyerinde soğuk demir ustası olarak çalıştığını beyan eden davacı adına davalı şirket tarafından işe giriş bildirgesinin verilmediği ve hizmet bildiriminde bulunulmadığı, davacı ile işveren arasında farklı tarihli bireysel iş sözleşmelerinin imzalandığı anlaşılmaktadır.Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanunun 7 ve 79’uncu maddeleri ve 5510 sayılı yasanın 10.maddesidir.Bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır.Kural olarak sigortalılar,Türkiye’de yaşadıkları ve hizmet akdine göre çalıştıkları takdirde sosyal sigorta haklarından yararlanırlar. Bu kural, Kanunların mülkiliği ilkesinin doğal sonucudur. Ayrıca, Türkiye’yle yabancı bir ülke arasında sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmişse istisnaen mülkilik ilkesine değer verilmeyebilir. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 2 ve 3’üncü maddelerine göre sigortalı olmayanlar kapsamında olmak üzere, Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan bir ülkede hizmet akdiyle çalışan Türk vatandaşları da anılan Kanunun 86. maddesi gereği işverenleriyle yapılacak “İş kazalarıyla meslek hastalıkları”, “Hastalık”, “Analık”, “Malullük, yaşlılık ve Ölüm” sigortalarından birine, birkaçına veya hepsine toplu olarak tabi tutulmaları mümkündür. Başka bir anlatımla 506 sayılı Yasa'nın ülke dışında meydana gelen sigorta olaylarında uygulanabilmesi Sosyal Güvenlik Kurumuna yükümlülükler getiren sosyal güvenlik sözleşmesi veya kısa vadeli sigorta kollarını da kapsayan topluluk sigortaları bulunması halinde mümkün olabilir.Öte yandan, 5510 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin g bendinde; “Ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı, bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanacağı, bu sigortalıların uzun vadeli sigorta kollarına tabi olmak istemeleri halinde, 50 nci maddenin ikinci fıkrasındaki Türkiye'de yasal olarak ikamet etme şartı ile aynı fıkranın (a) bendinde belirtilen şartlar aranmaksızın haklarında isteğe bağlı sigorta hükümlerinin uygulanacağı, bu kapsamda, isteğe bağlı sigorta hükümlerinden yararlananlardan ayrıca genel sağlık sigortası priminin alınmayacağı, bu bent kapsamında yurt dışındaki işyerlerinde çalışan sigortalıların, bu sürede ödedikleri isteğe bağlı sigorta primlerinin 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılıktan sayılacağı” belirtilmiştir. Bu durumda, 01.10.2008 tarihinden sonra, sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçilerinin 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağına ilişkin 5510 sayılı Kanunun 5. maddesinin g bendi uyarınca belirtilmiş ise de davacının hizmet tespiti talebinin 19.7.2005 ile 21.5.2010 tarihleri arası olduğu göz önüne alındığında ancak Kurum ile işveren arasında topluluk sigortası sözleşmesi olması karşısında hizmet tespitine karar verilebilecektir.Yapılacak iş; davalı işveren ile Kurum arasında 506 sayılı Yasa'nın 86. maddesine göre topluluk sigortasına dair sözleşmenin bulunmadığı anlaşıldığından ve davacının şirket tarafından İsrail’de çalışması için işe alındığı sabit olduğundan davanın reddine karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.