MAHKEMESİ: Gaziantep 1. İş MahkemesiTARİHİ: 26/07/2006NUMARASI: 57-1102Davacı, birikmiş prim borcunun bulunmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Davacı, Kuruma prim borcu bulunmadığının tesbitini istemiş, Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.Davalı Bağ-Kur vekili, cevabında davacının 9.11.1987 tarihinde Bağ-Kur'a kayıt ve tescilinin yapıldığını 31.8.1997 tarihinde ise terkin edildiğini, 4692 sayılı Yasa gereğince 9.994 YTL daha prim borcu ödemesi gerektiğini, talebin bu nedenle reddini istemişti.Dosya incelendiğinde, davacının bu döneme ilişkin olarak 18.8.2003 tarihine kadar hiç prim ödemesi olmadığı anlaşılmaktadır. Kuruma 18.8.2003 tarihine kadar hiçbir prim ödemesi bulunmayan davacının 18.8.2003 tarihi itibariyle yanlış gösterilen 628.729.130TL'lik borcu ödediği, hatalı işleminin farkına varan Kurumun gerçek miktar olan 30.4.2006 tarihi itibariyle hesaplanan 9.994.,12 YTL'lik prim borcunu talep ettiği mahkemenin ise, "4956 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 2.8.2003 tarihinden önce davacının işini vergi kaydına göre 31.8.1997 tarihinde terk etmiş bulunması sebebiyle 4956 sayılı Yasa'nın sağladığı yapılandırmadan yararlanması gerektiği ve davacının müktesep hakkı bulunduğu", gerekçesiyle düzenlenmiş yetersiz bilirkişi raporunu nazaran alarak sonuca gittiği, Kurumun hatalı işlemlerinin davacıya hiçbir hak sağlamayacağı, meslek kuruluşu ve sicil kayıtlarını dikkate almadan 31.8.1997 tarihi itibariyle davacının sigortalılığının sona erdiren Kurum işlemi hatalı olduğu gibi 18.8.2003 tarihinde belirtilen borç miktarının da yanlış olduğu, 1999 yılında geriye yönelik olarak 1987 yılından itibaren sigortalı kabul edilen, davacının 2003 yılındaki hatalı ve küçük miktardaki borcu ödeyerek sorumluluktan kurtulamayacağı ortadadır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.6.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.