Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 9300 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 11688 - Esas Yıl 2006
Mahkemesi: Erdemli 1.Asliye Hukuk İş MahkemesiTarih: 30.03.2006No: 84-69Davacı, davalı işveren nezdinde 01.01.1992-01.11.2004 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Dava, davalıya ait çiftlik işyerinde 01.01.1992-03.11.2004 tarihleri arasında hizmet aktine dayalı olarak geçen Kuruma kayıt ve tescil edilmeyen sigortalı hizmetlerinin tesbiti ile işçilik alacakları istemine ilişkindir. Mahkemece işçilik alacağı istemi feragat nedeni ile reddi doğru ise de çalışma tesbitine yönelik 5 yıllık hak düşürücü süre nedeni ile reddi doğru olamamıştır. Bu yönü ile davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesidir. Anılan maddede yönetmelikle tesbit edilen belgeler işveren tarafından verilmeyen sigortalılar çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açacakları hükmü öngörülmüştür. Somut olayda davacı ile ilgili olarak hiç bildirim yapılmadığı ancak mahkemenin kabulüne göre 1992-1999 tarihleri arası sürekli çalıştığı sabit görüldüğünden 1999 yılı çalışmanın bitim tarihi olsa bile bu tarihten sonra 5 yıllık hak düşürücü süre bitiş tarihi 2004 yılı sonu olmaktadır. Hal böyle olunca 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği ortadadır.Somut olaya gelince; mahkemece 5 yıllık hak düşürücü süre geçmediğinden işin esasına girilmeli ve fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılıp sonuca gidilmelidir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Mahkemece yapılacak iş, tesbit dönemi usulüne uygun deliller toplanıp sonuca gidilmediğinden öncelikle kayıtlı işyeri bulunmadığı da göz önünde bulundurularak her tür delilin toplanıp değerlendirilmesi gerekir .Bu durumda davacı kendisini davalı eşinin işe aldığını ve 2004 yılına kadar çiftlik evinde kalarak çalıştığına dair elektirik faturaları olduğunu , bazı beyanlarda davacının 1995,1999 yıllarında küçük iş kazaları geçirdiği belirtildiğinden bu işkazaları ile ilgili tedavi ve müfettiş tutanakları varsa getirtilmeli, işyerinin varsa komşu işyerinden kayıtlı işveren ve çalışanları tanık olarak gerekirse işyerinde dinlenmeli,işyeri köy sınırları içinde ise çalışmayı bilebilecek tesbit dönemindeki muhtar aza ve bekçiler dahi gerektiğinde işyerinde dinlenerek tarafların sunduğu tüm deliller değerlendirilerek çalışmanın süresi yılın her mevsimi çalışılıp çalışılmadığı işyerinin kapsam ve kapasitesi başka çalışanları olup olmadığı araştırılarak çalışma olgusu hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde ortaya konularak tüm deliller toplandıktan sonra bir arada değerlendirilip eksik bildirilen çalışmaların tespiti yönünde karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.