Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 903 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 3944 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : Trabzon İş MahkemesiTARİHİ : 26/12/2006NUMARASI : 2006/382-2006/1068Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 04.12.1980-04.01.1981 tarihleri arasında geçen sigortalı çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davacının 4.12.1980-4.1.1981 tarihleri arasında davalıya ait içmesuyu inşaatı işyerinde hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının 4.12.1980 tarihinde bir gün süre ile çalıştığının tesbitine karar verilmiş ise de, bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır. Bu tür hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icap ettiği, Dairemizin, giderek Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatları gereğidir. Davacıya ait 4.12.1980 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa'sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa'nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/8. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999121-549-555,5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572,3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.1 1.2004 gün 2004121-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıstır. Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanığın davacıyla birlikte bu işyerinde çalıştığı, kayıtlara geçmiş kişilerden olup olmadığı araştırılmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden olup olmadığı da araştırılmamıştır. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Yapılacak iş; 04.12.1980 tarihli bildirgenin verildiği işyerinin 506 sayılı Yasa'nın 5. maddesi gereğince, yasa kapsamında olan bir işyeri olduğu, ancak 1980 yılına ait dönem bordrolarının davalı Kuruma verilmediği dikkate alınarak, dinlenen davacı tanığı Mahmut Dizdar'ın çalışma kayıtları getirtilerek veya gerektiğinde zabıta marifetiyle tespit edilecek, işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu veya benzer işi yapan işyeri çalışanlarının bu kayıtları celbedilerek; çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasa'nın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtlandıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.