Mahkemesi: Afyonkarahisar Asliye Hukuk İş MahkemesiTarih: 28.12.2005No: 196-414Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaliyle, boçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davalı kurumca prim borcu nedeniyle yapılan takip sonucu davacıya çıkarılan 10.12.2004 tarihli 61121 sayılı 13705 takip nolu ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir. Süresinde ödenmeyen prim ve diğer kurum alacaklarının bizzat kurumca cebren takip ve tahsil edilebileceği 506 sayılı Yasa'nın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 sayılı Yasa'da gösterilmiştir. 506 sayılı Yasa'nın 80/7.maddesinde kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesinin yetkili olduğu, 6183 sayılı Yasa'nın 58/1.maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itiraz edebileceği bildirilmiştir. Bu 7 günlük itiraz süresi hak düşürücü süre olup süreyi geçiren borçlunan artık menfi tesbit, istirdat gibi aynı konuda hiçbir mahkemede dava açması mümkün değildir. Çünkü 6183 sayılı Yasa'da İİK.'nun 72.maddesine koşut bir hüküm yer almamaktadır. 6183 sayılı Yasa İİK.'na nazaran özel bir yasa olup uygulama önceliğine sahiptir.Diğer yandan hukuk mahkemeleri ile idari mahkemeler arasındaki ilişkin yargı yolu ilişkisi olup bir hukuk davası idare mahkemesinde açılırsa idare mahkemesi kendisine açılmış olan davanın adli yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar vermekle yetinmek zorunda olup kararda davanın belli bir hukuk mahkemesine gönderilmesine karar veremez. Davacı, bundan sonra hukuk mahkemesine yeni bir dava açabilir, ancak bu dava artık idare mahkemesine açılmış olan davanın devamı niteliğinde değildir. Bu nedenle idari mahkemesinde dava açılması ile meydana gelen hak düşürücü sürenin kesilmesi idare mahkemesinde açılan davada verilen kararın kesinleşmesi ile hükümsüz hale gelir. Daha açık bir anlatımla hukuk mahkemesinde açılması gereken bir davanın yanlış yargı yoluna başvurularak idari yargıda açılmış olması hak düşürücü süreyi kesmez.Somut olayda ödeme emri davacıya 14.12.2004 tarihinde tebliğ edilmiş davacı 20.12.2004 tarihinde yanlış yargı yoluna başvurarak Eskişehir İdare Mahkemesince dava açarak ödeme emrinin iptalini istemişse de idare mahkemesinin yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Bu durumda, ödeme emrinin tebliğinden itibaren görevli ve yetkili Afyon İş Mahkemesine 7 günlük hakdüşürücü süre dolduktan sonra 09.06.2005 tarihinde dava açmıştır.Hal böyle olunca mahkemece davanın 7 günlük hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken işin esası incelenmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı kurumun işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 01.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.