Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8709 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 11209 - Esas Yıl 2006





Mahkemesi: Ankara 13.İş MahkemesiTarih: 01.06.2006No: 1736-402Davacı, 4056 sayılı yasa uyarınca 01.01.1983-30.11.1989 tarihleri arası bornçlanmasının tespiti ile prim ödemesinin geçerli olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddine,2-Davalı Kurumun temyizine gelince; Dava, davacının 01.01.1983-04.03.1985, 06.09.1986-30.11.1989 tarihleri arasındaki süreleri askerlik süresi ve 506 sayılı Yasa'ya tabi zorunlu sigortalı olduğu süre dışında 4056 sayılı Yasa'ya göre borçlanabileceğine ve 04.04.1995 tarihindeki prime esas kazanç üzerinden prim ödemesi gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece davacının 01.01.1983-04.03.1985, 06.09.1986-30.11.1989 tarihleri arasındaki süreyi borçlanabileceğinin ve davacının borçlanma bedelini ikinci borçlanma başvuru tarihi olan 04.07.2003 tarihindeki geçerli olan borçlanma primine esas alt kazanç üzerinden ödemesi gerektiğinin tesbitine karar verilmiştir.506 sayılı Yasaya 4056 sayılı Yasa ile eklenen geçici 80. maddede, borçlanmaları kabul edilen sanatçıların anılan Yasanın 78. maddesine göre borç ödeme tarihindeki belirlenen asgari kazanç üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerini bir defada kuruma ödemeleri şartıyla borçlanma belgesinde kayıtlı meslekleri ile ilgili çalışma sürelerinin tamamını veya bir bölümünü borçlanabilecekleri öngörülmüştür. Borçlanma belgesinin verilmesi üzerine davacının, ilgili bakanlıklar arasında yapılmış protokol kapsamındaki sanat dallarında, bir veya birkaç işveren nezdinde hizmet akdine dayalı olarak ve 506 sayılı Yasanın 2, 4 ve 6. maddesi kapsamında sigortalı niteliğini haiz biçimdeki çalışmasının fiili olup olmadığı, işyerinin varlığı, borçlanma belgesinde öngörülen uğraşı alanının içeriği, bundaki ehliyetinin dayanaklarının araştırılması, işyeri kayıtlarındaki işverenlerin tanık sıfatıyla dinlenmesi ve diğer tüm delillerin toplanması suretiyle araştırılıp saptanması, işverenin bulunmaması nedeniyle borçlanma belgesinin kanunda öngörülen kuruluş tarafından verilmesi halinde dayanağı belge ve delillerin celbi ile incelenmesi ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Bu çerçevede yapılacak araştırma görevi kuruma verilmiştir.Somut olayda, davacı, 04.04.1995 tarihinde borçlanma talep etmiş; borçlanma belgesi, M.D. tarafından düzenlenip, Kültür Bakanlığı’nca onaylanmıştır.Sigorta müfettişi tarafından davacıya çıkartılan tebligat ile yasanın amacına uygun sanatsal çalışmalarının ispatına yarayan tüm bilgi ve belgelerin ibrazı istendiği halde, davacı müracaatta bulunmamış, 24.12.1996 tarihli sigorta müfettişi raporu ile borçlanma belgesinin iptaline karar verilmiştir. Kurumun bu işlemine karşı davacı o tarihlerde bir itirazda bulunmamış ve dava açma yoluna gitmemiştir. Giderek davacının ibraz ettiği borçlanma belgeside tek başına karar vermeye yetirli değildir. Düğünlerde ve gazinolarda, r. P. , K. p., A. Gazinosu, S. gazinosunda borçlanılan süre kadar ritimsaz çaldığı tanık sözlerinden anlaşılmakta ise de, bu çalışılan işyerleriyle ilgili, hizmet belgesini doğrulayan,deliller toplanmamış ilgili işyerlerinin varlığı, araştırılmamış, işverenleri ile çalışanları tanık sıfatıyla dinlenmemiş, çalışmaların hobi niteliğinde olup olmadığı tesbit edilmemiştir. Kaldı ki, sanatsal çalışmalarını ispata yarayan bilgi ve belgeleri kuruma ibraz etmeyerek, incelemenin uzamasına ve borcun yükselmesine neden olan davacının kusur ve ihmalini Kuruma yüklemekte isabetsiz olmuştur. Bu nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu’nun 29.05.2002 gün E:2002/21-445, K:2002/452 sayılı Kararında da açıkça vurgulandığı üzere, borçlanma bedeline esas olarak borç ödeme tarihindeki belirlenen asgari kazancın esas alınması gerekir. Yasa hükmünü uygulayan kurumun borçlanma işleminin gecikmesinde bir kusur veya ihmali söz konusu değildir. Yasanın açıkça belirlediği bir hususun davacı yararına değiştirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Yapılacak iş; davacının çalıştığını ileri sürdüğü işyerlerinin çalışmanın yapıldığı iddia olunan tarihte gerçekte var olup olmadığını, davacının çalışmalarının hizmet aktiyle mi yoksa hobi niteliğinde mi olduğunu tesbit etmek ve çıkacak sonuca göre yukarda açıklanan esaslara göre hüküm kurmaktır.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.