Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8409 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 5394 - Esas Yıl 2007





Mahkemesi: Bolu İş MahkemesiTarih : 15/12/2006No: 1-346Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22/05/2007 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Av.G.G. geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere ve özellikle 20.01.2004 tarihli ibranamenin içeriğine göre öldürme olayı sanığı 3.kişilerin davacılara ödedikleri paranın bir bölümünün manevi zarara karşılık ödendiğinin anlaşılmasına ve manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine göre davacıların manevi tazminata ilişkin mahkemece verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.2-Dava; 02.06.2003 tarihinde zararlandırıcı sigorta olayı sonucu ölen işçinin hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.Mahkemece Ölüm olayında davalı işverene atfı kabil kusurun bulunmadığı, davacının olay yerinde kendi isteği ile bulunduğu gibi, davacıların noterde düzenlenen ibraname ile öldürme olayının sanığı ile ilgili olarak maddi ve manevi tazminat dava haklarından feragat ettiklerini, halefiyet ilkesi gereği feragatin davalı şirkete de sirayet edeceği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Karar davacı tarafça temyiz edilmiştir. Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin, olay günü davalı işverene ait termal otel işyerinde, otelin düğün salonunda yapılmakta olan düğünde, düğün davetlileriyle otelin lokantasına dışardan gelen üçüncü kişiler arasında çıkan tartışmayı yatıştırmak isterken vurularak öldürüldüğü ve olayın iş kazası kabul edilerek hak sahiplerine SSK Başkanlığı tarafından gelir bağlandığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77.maddesinin açık buyruğudur.İşverenin, tazminattan sorumlu tutulması giderek, tazminat miktarının belirlenmesinde; İş Kanunun 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nün öngördüğü önlemlerin işyerinde olup olmadığının saptanması ile mümkündür. Bu yön ise, başka bir anlatımla, işverenin kusurlu olup olmadığı, varsa kusur oranı, uzman bilirkişiler tarafından düzenlenecek kusur raporu ile tespit edileceği yönü tartışmasızdır. Oysa, mahkeme hakimlik mesleğinin gerektirdiği, genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmayan, özel ve teknik bilgiyi gerektiren konuda bilirkişiye gitmeden bilirkişi yerine geçerek sorunu çözümlediği açık-seçiktir.Öte yandan davacıların öldürme olayının sanığı üçüncü kişiden 48.050,00YTL alarak Bolu 4.Noterliği tarafından onaylanan 20.01.2004 tarihli ibranameyi düzenledikleri uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık ibraname konusu ödemenin ne kadarının maddi ve ne kadarının manevi tazminata karşılık yapıldığı ve maddi tazminatla ilgili olarak kazadan sonra yapılan ödemenin davada en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır. Kural olarak hak sahiplerine yapılan ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumun, ödemenin yapıldığı tarih göz önünde tutularak hak sahiplerinin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Mahkemece yapılması gereken: İşçi sağlığı iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden, İş Kanununun 77. ve Tüzük hükümleri göz önünde tutularak yöntemince rapor alınmak, 28.01.2004 tarihli ibraname ile hak sahiplerinden her birine maddi ve manevi tazminat olarak ne kadar ödeme yapıldığını belirlemek, hak sahiplerinden her birine maddi tazminata karşılık yapılan ödemeye göre ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri “kısmi ifayı içeren makbuz” niteliğinde kabul edilerek yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararın hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan, ibraname tarihi itibarıyla hak sahiplerinin zararlarının karşılanması oranında indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise hak sahiplerinin maddi tazminat taleplerinin reddine karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Davacılar yararına takdir edilen 500.00 YTL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 22.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.