Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8198 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19615 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 49.253,26.-TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15/04/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat .... ile karşı taraf vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.2-Dava 08.12.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 16,20 oranındaki sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekillince temyiz edilmiştir.Mahkemenin davacı yararına manevi tazminatın takdirine ilişkin kararı yerindedir. Ancak davacının maddi tazminatının belirlenmesinde hataya düşüldüğü görülmektedir.Kusurun aidiyeti ve oranı ile sürekli iş göremezlik oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, karşılık kusur oranları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak ıskontoluma ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 ıskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, Yargıtay'ın giderek Dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir. Kuşkusuz, açıklanan zarar ve tazminatın hesaplanması yönteminde, en son olarak da, aktif ve pasif dönemde, elde edilen kazançlar toplamından, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bildirilen ilk peşin sermaye değerinin (varsa geçici iş göremezlik ödeneğinin) rücu edilebilir bölümünün indirileceği, böylece belirlenen tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz yürütüleceği gibi, hususların göz önünde tutulacağı hukuksal gerçeği de ortadadır. Somut olayda hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda, yılsonuna kadar ücretler bilindiğinden artırımın hesap tarihini takip eden yılbaşından başlatılması yerindedir. Ne var ki ıskonto işleminin hesap tarihi yerine, takip eden yıl başından itibaren başlatılması isabetsizdir.Bilindiği gibi ıskonto, vadesi gelmemiş bir borcun vadesinden önce ödenmiş olması halinde, alınan paranın vadeye kadar değerlendirme olanağı bulunduğundan borcun haksız iktisaba imkân vermeyecek oranda indirilmesidir. Rapor tanzim tarihine kadar hesaplanan destek kaybı zararı, tazmin sorumluları tarafından davacıya henüz ödenmemiş bulunduğundan vadesinden önce ödenmiş bir borçtan söz edilemez. Dolayısıyla rapor tanzim tarihine kadar somut olarak saptanan destek kaybı zararı ıskontoya tabi tutulamaz. Aksinin kabulü, vadesi gelmiş ve henüz ödenmemiş bir borcun ıskontoya tabi tutulması olur ki, ıskonto kavramı ile bağdaşmaz. Hüküm tarihinin önceden bilinememesi nedeniyle bilirkişinin hüküm tarihi itibariyle iratları sermayeleştirilmesi de mümkün değildir. Yurt sathında uygulamada birlik sağlamak için gerek ölümler nedeniyle destek kaybı zararı, gerekse beden gücü kaybı zararının hesaplanmasında rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve ıskontoya tabi tutulmadan, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar ise bilinen son gelir nazara alınıp her yıl % 10 oranında artırılmak ve % 10 oranında ıskonto edilmek suretiyle hesaplanmalıdır. Rapor tarihinden sonra asgari ücret, TİS ve benzeri nedenlerle ücretin belli olduğu dönem söz konusu ise bilinen varken varsayıma dayalı hesap yapılamayacağından ücretin belli bulunduğu bu dönemler için bilinen ücretle hesap yapılması gerekirse de bu durumda dahi ıskonto hesap tarihinden başlatılmalıdır. Hal böyle olunca hesap tarihini takip eden yılbaşından itibaren ıskontonun başlatıldığı hesap bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının isabetsiz olduğu ortadadır.Öte yandan hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda, ücretin belirlenmesinde 01.01.2008 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan asgari geçim indiriminin dikkate alınması ve davacının olay tarihindeki ücretinin net asgari ücretlere oranlanarak takip eden yıllarda aynı oranda asgari ücretin artırılması doğru ise de, asgari geçim indiriminin her yılbaşında belirlendiği ve o yıl için değişmediği göz ardı edilerek, asgari ücretin “asgari geçim indirimi uygulanmamış net tutarının belirlenen katsayı doğrultusunda artırılarak daha sonra asgari geçim indiriminin ilave edilmesi yerine, asgari geçim indirimli net asgari ücretin artırımına gidilmek suretiyle ücretin belirlenmesi hatalıdır. Bu uygulamanın asgari geçim indiriminin de artırılması sonucunu doğurduğu ortadadır. Bunun dışında hesap raporunda asgari geçim indirimli asgari ücret üzerinden artırıma gidildiği halde birde bu şekilde tespit edilen ücrete yeniden asgari geçim indirimi ilave edilmek suretiyle asgari geçim indiriminin mükerrer uygulandığı ve bu şekilde maddi tazminatın fazla çıkarıldığı açıktır.Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, maddi tazminatın belirlenmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.100.00.-TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 15/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.