Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılardan ve V.. B.. vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava, davacının davalı işyeri nezdinde 02/10/2013 tarihinden itibaren geçen ve bildirilmeyen hizmetlerinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, “dahili davalı V.. B.. açısından davanın kabulü ile; davacının davalıya ait yerde 02.10.2003-15.09.2012 tarihleri arasında hizmet akdi ile sürekli ve kesintisiz asgari ücretle çalıştığının tespitine” dair hüküm kurulmuştur.Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, Mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır.Çalışma olgusu her türlü delille ispat edilebilirse de çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Kurulu'nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır. .../...Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya ait hizmet cetvelinde 16/10/1985-30/10/2000 tarihleri arasında dava dışı işyerlerince davacı adına hizmet bildiriminde bulunulduğu, davalı işyerince yapılmış herhangi bir hizmet bildiriminin olmadığı, davalı işyerinin “villa-ev hizmetleri” faaliyetinden dolayı kayıtlarında tescil kaydı olmayıp, davalı S.. B..'ye ait ziraai işletme faaliyetinde bulunulan işyerinin 15/02/2002 tarihinde Kanun kapsamına alınmış olup 1047038 sicil no lu işyerine ait 2009-2013/6 arası dönem bordrolarının getirtildiği, yapılan zabıta araştırmaları neticesi ; davalı işyerinin “dubleks mesken” olduğu , davacının bahse konu dubleks meskende uzun süre “Bekçilik” yaptığının Mahalle Muhtarının şifahi olarak beyan ettiği, tanık olarak beyanda bulunmak isteyen herhangi bir kişiye ulaşılamadığı hususlarının tutanağa bağlanmak suretiyle Mahkeme'ye bildirildiği, dahili davalı V.. B.. ile davacı arasında adresli boş meskenin 01/01/2005-31/12/2009 tarihleri arasında kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesinin akdolunduğu, uyuşmazlık konusu çalışmanın geçtiği adresteki taşınmaza ait tapu kaydının getirtilip taşınmazın 676 metrekare olup dahili davalı Vesire Belge'nin mülkiyetinde olduğu, 15/11/2001 tarihli ruhsat no lu taşınmaz için 17/12/2004 tarihli onaylı yapı kullanma izni belgesinin tanzim edildiği, kira sözleşmesi üzerinde atılı imzanın davacı M.. T..'e ait olduğuna dair 10/02/2014 tarihli raporun dosyaya sunulduğu, davacının ihtilaf konusu dönem içerisinde sigortalılığının bulunduğu, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, duruşmalarda davacı ve davalı tanıklarının dinlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Somut olayda, duruşmalarda dinlenen tanıkların Yargıtay'ın aradığı nitelikte tanık olmaması nedeniyle bu tanıkların beyanı ile yetinilerek fiili ve gerçek çalışma olgusunun ispatlandığı söylenemez. Bununla birlikte, her dava açıldığı tarihteki koşullar göz önünde bulundurularak açılacağından 04/09/2012 tarihinde açılan davada Mahkemece dava tarihinden sonraki bir tarih olan 15/09/2012 tarihini kapsayacak şekilde hizmet tespitine hükmedilmiş olması da bozma nedenidir.Yapılacak iş; ihtilaflı dönemdeki köy muhtar ve azaları ile davacının çalışması konusunda bilgisi olabilecek davalı işyerine komşu mesken sahipleri arasından resen seçilecek tanıkların yöntemince beyanlarını almak, tanık beyanlarına göre davacının “dubleks” vasfındaki davalı işyerinin inşaatında çalıştığının da belirtilmiş olmasına göre ruhsat belgesinde yer alan müteahhidin ve de işçilerinin tespit edilerek davacının çalışması hakkında bilgi ve görgülerine müracaat etmek ve davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek tüm deliller birlikte değerlendirdikten sonra davanın açılmış olduğu tarihi de göz önünde bulundurarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı ile davalı işyeri vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılardan V.. B..'ye iadesine, 01/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.