Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7984 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 5990 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : Çorlu İş MahkemesiTARİHİ : 18/04/2006NUMARASI : 2005/42-2006/45 Davacılar murisinin, 31.12.1998 tarihinde geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davacıların ayrı ayrı açmış oldukları davaların bu dava dosyası üzerinde birleştirilmesi ile görülen, ve davacı Ş.Z., B.T.ve Z.K.ile A.K.mirasçıları ve T. T. mirasçıları olan davacıların murislerinin işveren M.B.yanında geçen bir kısım çalışmalarının davalı Kuruma bildirilmemesi sebebiyle bu çalışmaların sigortalı hizmet olarak geçtiğinin tespiti ile 31.12.1998 tarihinde meydana gelen kazanın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece ayrı ayrı açılan dava dosyaları, istemler ve aynı kazaya dayalı “iş kazası” tespiti istemi nedeniyle birleştirilerek, yargılamaya devam olunmuş ve açılmış bulunan iş kazası tespit davasının kabulü ile meydana gelen olayın 506 sayılı Yasa’nın 11/e fıkrasında belirtilen şekilde iş kazası olduğunun tespitine, davacı Z.K., B.T.ve Ş.Z.için açılmış bulunan hizmet tespiti davalarının atiye bırakılmasına, davacılar H. M.T. ve arkadaşları ile E. K.ve arkadaşlarının açmış oldukları hizmet tespiti davalarının bu dosyadan tefriki ile yeni bir esasa kaydının yapılmasına karar verilmiş ise de davacıların zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkin hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğundan H. M.T.ve arkadaşları ile E.K.ve arkadaşlarının açmış oldukları hizmet tespiti davalarının bu dosyadan tefriki ile yeni bir esasa kaydının yapılması işleminin yöntemine uygun şekilde yapılmadığından varılan bu sonuç usul ve yasaya aykırı olmuştur.Gerçekten, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 11/a maddesine göre, iş kazası, a) sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) işveren tarafından yürütülmekle olan iş dolayısıyla c) sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaylardır. Zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılması için, 1) sigorta olayına maruz kalan kişinin, Sosyal Sigortalar Kanunun 2. maddesi anlamında sigortalı olması, 2) sigorta olayının, madde de sayılı sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi koşuldur. Başka bir anlatımla, sigorta olayının iş kazası sayılabilmesi için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur. 506 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde kimlerin sigortalı sayılacakları belirtilmiş olup buna göre, bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için bir veya daha fazla işveren nezdinde eylemli biçimde hizmet akdine dayalı olarak çalışmasının yani hizmet akdinin unsurları ise belirli bir işverene “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarına dayalı çalışma olarak belirlenmiştir. Bağımlılıktan amaç bir işverenin göstereceği işi, emir ve talimatına göre yerine getirmek ve onun buyruğu altında bulunmaktır. Bu işin belli bir zaman kesiti içinde yerine getirilmesi ve yerine getirmek üzere hazır vaziyette beklemek ise hizmet akdinin zaman unsurunu oluşturmaktadır. Diğer yandan, 4857 sayılı İş Kanunun 2/6. maddesinde de bir işverenden yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde, işletmenin veya işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi deneceği, bu ilişkide asıl işverenin alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olacağı bildirilmiş olup asıl işveren ile alt işveren ilişkisinin en önemli hukuki sonucunun işverenler arasında müteselsil sorumluluk olduğu açıktır.Davanın yasal dayanaklarına ilişkin bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Dava dışı M. B.adına “tesisat tamir bakım onarım işyerinin” Çorlu adresinde kuruma tescili olduğu, M.B.ün davalı P.Cam Sanayi A.Ş. ‘ye ait Kırklareli Şişe-Cam Fabrikasının doğalgaz-Tesisat yenileme işini yaptığı, işyerinin SSK. kayıtlarına 10.12.1998-30.12.1998 tarihleri arasında kapsamda olacak şekilde 5 Ocak 1999 tarihinde tescil edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Davadaki sorun; M.B.’ün kullandığı kapalı kasa kamyonet ile 31.12.1998 günü saat 21:00 sularında Çorlu’ya dönmekte iken demiryolu köprüsünden takla atarak düşmesi sonunda araçta yolcu olarak bulunan, davacılar ile bir kısım davacıların murisleri yönünden bu kazanın iş kazası sayılıp sayılamayacağına ilişkindir.Mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde sonuca gidilmiş ise salt SGK.’da bulunan iş kazası incelemesine ilişkin evraklar dosyaya eklenerek alınan kusur raporuna dayalı olarak sonuca varılması aşağıda yazılı olan nedenlerden yerinde değildir.İş kazasının tespitine yönelik davada işveren konumunda bulunan M.B.ün 506 sayılı Yasa’nın 26 ve 27. maddeleri gereğince davada zorunlu hasım olduğu ve bu davanın hak alanını ilgilendirdiği dikkate alınmaksızın yöntemince davaya dahil edilmek suretiyle yargılamanın devamı gerekirken, taraf teşkili yapılmadan işverenin yokluğunda davanın sonuçlandırılması doğru değildir.Öte yandan davaya konu kazada, araçta sürücü M. B.ile M.nın kardeşleri F.B., M.B. ile H.A.K., T.T., Z.K., Ş.Z.ve B. T.isimli şahıslarının olduğu, M.B.ün yönetimindeki aracın yolun kaygan olması nedeniyle demiryolu köprüsünden aşağı düşmesi sonunda, araçta bulanan H.A.K.ve T.T.un öldüğü, diğerlerinin de muhtelif şekilde yararlandıklarına ilişkin olarak Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan hazırlık soruşturması sonunda Asliye Ceza Mahkemesine dava açıldığı, oluşan Trafik kazasında sanık sürücü M. B.'ün yargılandığı anlaşıldığına göre maddi olayın gerçekleşmesi yönünden Asliye Ceza Mahkemesinde alınan dava dosyasının aslının veya onaylı örneğinin bu dosya içersine yöntemince alınıp, taraflara meydana gelen kaza ile ilgili tanık gösterme olanağı tanınmadan sonuca gidilmesi de isabetsiz olduğu gibi mahkemenin birleşen 2003/418 ve 2003/421 Esas sayılı dava dosyaları yönünden, davacıların hizmet tespitine yönelik taleplerinin tefrikine karar verilmesinden sonra her iki dava dosyasının tamamen bu dosya içersinden alınarak başka esaslara kaydedilmesi de tefrikte uygulanan yöntem yönünden HUMK.’nun 46. maddesine ve uygulanacak olan kalem yönetmeliğine aykırı olduğundan doğru değildir.Davanın esasına ilişkin yapılan açıklamalar ile bozma nedenlerine göre mahkemece yapılacak iş; öncelikle bir kısım davacıların hizmet tespitine yönelik taleplerinin tefrikine ilişkin karar gereğince, birleşen 2003/418 ve 421 Esas sayılı dava dosyalarının asılları bu dosya içersinde bırakılarak “ iş kazası tespiti” yönünden taleplerinin bu dava dosya içersinde kalması sağlanacak şekilde fotokopi çekilip onaylandıktan sonra tefrik işlemin mahkemece yapılmasından sonra dava dışı işveren M.B.’ün yöntemince davaya katılması sağlanarak gerektiğinde göstereceği delilleri de dosyaya eklenip söz konusu kaza ile ilgili Asliye Ceza Mahkemesinin ilgili dava dosyası yöntemince bu dosya içersine eklenip, taraflara ayrı ayrı tanık gösterme ve varsa tüm delillerini dosyaya sunma olanağı verilerek, sunulacak tüm delilleri dosyaya ekledikten ve toplandıktan sonra olayın niteliği de dikkate alınarak aralarında trafik konularında uzman bir bilirkişinin de yer alacağı başka bir bilirkişi heyetinden yukarıda açıklanan esaslara göre düzenlenecek raporda alındıktan sonra oluşacak duruma göre bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde dahili davalıya iadesine, 26.05.2008gününde oybirliğiyle karar verildi.