Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7955 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15498 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) MahkemesiDavacı, davalılardan işverene ait işyerinde 1.11.1987-1.11.1988 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine, karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün feri müdahil Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, davacının 01.11.1987-01.11.1988 tarihleri arasında Tüzel Kişiliği nezdinde köy bekçisi olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, hükümde yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Uyuşmazlık, davacının hizmet tespitine yönelik talebinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı, uğramadığı takdirde davacının çalışmalarının yöntemince kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 79/10.maddesine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır. Yasa'da yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun'un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİ Yön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun'un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurumun Yasa'dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir. Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )Halen yürürlükte olduğu şekliyle dava açma süresi beş yıl olup, hak düşürücü süredir. 506 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 tarih ve 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle tekrar beş yıla indirilmiştir.Somut olayda; davacının tespit isten dönemde davalı Köy Tüzelkişiliğinde çalışmaya başladığına dair sigortalı işe giriş bildirgesinin düzenlenmediği gibi Kuruma bildirilen sigortalı çalışmasının da bulunmadığı, davalı Köy Tüzelkişiliğinde Tespite konu dönemden sonra 23.07.1998 tarihinde yeniden çalışmaya başladığı bu arada davalı işyerinde kesintisiz çalışma iddiasının olmadığı, Köy Karar Defterine göre da davacının 1987-1988 tarih aralığındaki çalışmasından sonra dava dışı bir başka kişinin köy bekçisi olarak çalışmaya başladığı, bu durumda davacının çalışmasının kesintiye uğradığı sabit olmakla, davacının çalıştığını iddia ettiği hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açılmadığından, talebinin hak düşürücü süreye uğradığından davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Mahkemece yapılacak iş, davalı Köy Tüzel kişiliğinden davacı adına sigortalı hizmet bildirimi bulunmadığından davacının talebinin hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar vermekten ibarettir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.