Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7929 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 9299 - Esas Yıl 2006





Mahkemesi: İstanbul 2.İş MahkemesiTarih: 10.05.2006No: 985-241Davacı, Kurum işleminin iptaliyle, başvuru tarihini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının davalı Kurum’a borçlanma talebinde bulunduğu 13.11.2003 tarihinde 3201 sayılı Yasa’nın 3. maddesinde değişiklik yapan 4958 sayılı Yasa’nın 56. maddesinin yürürlükte bulunmasına göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine. 2- Dava 01.01.1974-30.06.1978 tarihleri arasında Avusturya’da ve Almanya’da geçen çalışma süresinin 3201 sayılı Yasa uyarınca iki yıllık başvuru süresi aranmaksızın borçlanılabileceğinin tespiti aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptali ile davacının yurt dışında geçen 4 yıl 6 aylık süresinden emekli olması için yeterli olan 3 yıl 4 aylık süreye ilişkin borçlanma talebinin kabulü,borçlanma miktarının tesbit edilerek ilk başvuru tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ve yasal faizi ile ödenmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davacının yurtdışında geçmiş olan çalışma sürelerini borçlanma talebini reddeden kurum işleminin iptaline ,borçlanma talebinin kabulüne ve yaşlılık aylığı bağlanması yolundaki istem hakkında bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Davacının borçlanma işlemini yapabilmesi için ön koşul; borçlanılabilecek yurtdışında geçen fiili çalışmanın varlığıdır. Ancak böyle bir çalışmanın bulunması halinde davacının yurda kesin dönüş yaptıktan sonra iki yıl içinde davalı Kurum’a müracaat şartı aranmaksızın borçlanma yapabileceğinin tesbitine ilişkin davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilebilinir. Davacı tarafça borçlanma işlemine esas alınabilecek nitelikte yurtdışında geçen bir çalışmanın varlığı kanıtlanamaz ise artık davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan söz edilemeyeceğinden ve açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığından, dava şartı yokluğundan reddine karar verilecektir. Diğer yandan davacı yurtdışı hizmet borçlanması talebini süre yönünden reddeden kurum işleminin iptaliyle davacının borçlanma talebinin kabulü istemi aynı zamanda dava konusu yurtdışında geçen süreleri borçlanabileceğinin tesbiti istemini de içermektedir. İstek hem işlemin iptalini hem de borçlanma yapabileceğinin tesbitini içerdiğine göre dava konusu sürelerde davacının yurt dışında çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması, çalışmış ise bu hususun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması gerekir. Diğer yandan mahkeme hükmü davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai karardır. Hüküm ile taraflar arasında uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince artık o uyuşmazlık hakkında aynı taraflar arasında yeri bir dava açılamaz. Taraflar arasında uyuşmazlık bir dava ile mahkeme önüne getirildikten sonra artık kamu yararı alanına girmiş demektir. Davanın çabuk basit ve ucuz biçimde görülmesinde tarafların olduğu kadar toplumun (kamunun) da yararı vardır. Çabukluk, basitlik ve ucuzluk ilkesi bir Anayasa İlkesi haline getirilmiştir. Anayasanın 141/sonuncu fıkrası H.U.M.K.nun 77. maddesi gereğince hakim ihtilafı mümkün olduğu kadar çabuk düzenli ve en az masrafla sonuçlandırmakla yükümlüdür. Somut olayda mahkemece davacının yurda kesin dönüş yaptıktan sonra iki yıl içinde müracaat etme koşulu aranmaksızın borçlanmak için her zaman müracaatta bulunabileceğinin kabulüyle davanın sonuçlandırılıp, ihtilafın bir bölümünün çözülüp diğer bölümü ile ilgili araştırma ve inceleme yapılıp karar verilmeksizin yeni bir dava açılmasına sebebiyet verecek şekilde hüküm kurulması Anayasamızda ifadesini bulan çabukluk, basitlik ve ucuzluk ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.Yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının bu çalışmalarının değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak sosyal güvenlik haklarından yararlandırılmaları amacıyla kendilerine borçlanma hakkı tanınmıştır. 3201 sayılı Yasa, yabancı ülkede ve yabancı sigorta kurumuna tabi olan işverenler nezdinde geçen ve Türk Sigorta Kurumları kapsamı dışında kalan hizmetlerin değerlendirilmesini düzenlemektedir. Daha açık bir anlatımla T.C. Emekli sandığına, Sosyal Sigortalar Kurumuna, Bağ-Kur’a 506 sayılı Yasa'nın geçici 20. maddesine göre kurulan sandıklara, prim keserek ve karşılık ödenmiş sürelerin 3201 sayılı Yasa gereğince borçlanılması olanaksızdır.Bu nedenle öncelikle borçlanılmak istenilen yurt dışında geçmiş olan hizmetin 3201 sayılı yasa gereği aranan işverenler yanında geçip geçmediği araştırılarak sonuca varılmalıdır.Yapılan incelemede davacının yurtdışı çalışması ile ilgili olarak herhangibir belge bulunmadığı görülmektedir.Mahkemece yapılacak iş; her iki ülke ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi bulunduğundan davalı SSK.'na müzekkere yazılarak davacının bu ülkelerde geçen çalışmaları ile ilgili belgelerin ilgili ülkelerden getirtilmesini sağlamak borçlanılmak istenen hizmetin Türk işveren nezdinde Türk Sosyal Güvenlik Kurumları kapsamında geçip geçmediğini tesbit etmek davacının çalışma sürelerinin kuşku duyulmayacak biçimde saptanması halinde bu sürelerle sınırlı olmak üzere 3201 sayılı Kanunun 3. ve devamı maddeleri gereği borçlandırma hakkından yararlandırılması gerektiği düşünülmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 10.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.