Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7882 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 9020 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ: Muğla 1. Asliye Hukuk(İş) MahkemesiTARİHİ: 07/04/2006NUMARASI: 59-126Davacı, 01.03.2004 tarihinden itibariyle emekli edilmesi gerektiğini 7.200 YTL. maaş alacağının yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Davacı, yaşlılık aylığının geç bağlanmasından dolayı mahrum kaldığı yaşlılık aylığının faizi ile birlikte davalı Kurum’dan tahsilini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.Davacı, 13.02.2004 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuştur. Kurum, davacının 01.02.1984 tarihinde 35601.48 sicil no’lu dava dışı M.U.A. ’ya ait işyerinden işe girişinin mevcut olduğunu, ancak ilgili işyeri dönem bordrosu vermediğinden başlangıç tarihinin 01.11.1987 olarak değerlendirildiğini ve yaşlılık aylığı koşullarının oluşmadığını belirterek, davacının yaşlılık aylığı istemini reddetmiştir. Bunun üzerine davacı, 19.04.2004 tarihinde Fethiye 2. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nin 2004/344 Esas sayılı dosyasında 01.02.1984 tarihinde bir gün sigortasız olarak çalıştığının tesbiti istemli dava açmış, anılan davanın kabulüne karar verilip, 04.07.2005 tarihinde Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nce onanarak kesinleşmiştir. Davacı, 26.08.2005 tarihinde yeniden yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuş ve 01.09.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili veya gerçek çalışmayı ise, ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen dört aylık prim bordroları gibi Kurum’a verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kurum’a verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Dava dışı işveren tarafından davalı Kurum’a davacıya ait 01.02.1984 tarihli işe giriş bildirgesi verildiği halde dönem bordrosu verilmemiştir. Öte yandan, sosyal güvenlik kurumlarının Anayasal görevlerini yerine getirirken, sigortalılara karşı olabildiğince yasal haklarını hatırlatması ve bu durumlarını izlemesi zorunlu görev olarak ortaya çıkar. Davalı Kurum, Anayasa’dan kaynaklanan sosyal güvenlik ödevinin zorunlu sonucu olan inceleme ve araştırma görevini yeterince yerine getirmemiş, sigortalının durumunu zamanında araştırmamış ve bu ihmalinden dolayı aradan çok uzun bir süre geçtiktensonra, davacıyı fiilen çalıştığı halde 01.02.1984 tarihinde 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı olarak kabul etmemiştir. Hiç kimse kendi kusurundan yararlanamayacağı gibi, kendi kusurlu davranışlarının sonuçlarından da bir başkasının (sigortalının) sorumlu tutulamayacağı genel hukuk kuralıdır. Sosyal Sigortalar Kurumu’nun söz konusu kusurlu işlemi sonucu davacının yaşlılık aylığı bağlanma istemi reddedilmiş ve yaşlılık aylığı geciktirilerek, 01.09.2005 tarihinden itibaren bağlanmıştır. Sonuçta davacı, sigorta başlangıç tarihinin 01.02.1984 olduğunu yargı yolu ile kanıtlamıştır. Ne var ki, bu aradaki sürede davacı yaşlılık aylığından mahrum kalmıştır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular ve özellikle Sosyal Sigortalar Kurumu’nun kusuru ve tazminat ilkeleri göz önünde tutulmaksızın yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.