Mahkemesi : Kartal 2. İş MahkemesiTarih : 28.12.2006No : 689-1014Davacı iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılardan K.Gemi İnş. San. Şti., S. Mak.A.Ş. ve T.Tersane ve Deniz İşt. A.Ş. vekilleri tarafından duruşmalı, olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kararın dayandığı gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.2-Dava, iş kazası sonucu yaşamının kaybeden kazalının hak sahibi davacıların zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Yargılama sırasında dava, davalı S.Mak. A.Ş.'nin talebi ile bir kısım davalılara ihbar olunmuş, ve davacılar dava dilekçelerinin ıslah ederek maddi tazminat miktarlarını artırmış ayrıca dava dilekçesinde yer almayan manevi tazminat isteminde de bulunmuşlardır. Mahkemece yazılı maddi ve manevi tazminatların tahsiline karar verilmiş ise de bu hüküm aşağıda açıklanan nedenler gereği yerinde değildir. a) Hükmü temyiz eden davalı T.Tersane ve Denizcilik A.Ş. davada HUMK'nun 49 maddesi gereğince " ihbar olunan" konumunda olup davaya müdahale etmediği, davaya feri müdahil olduğu açık olduğu halde, hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Kaldıki açılmış bir davaya teşmil yoluyla 3. bir kişinin taraf sıfatıyla dahil edilmesi mümkün olmadığı halde HUMK'nun 83 ve sonraki maddelerinde açıklanan hükümlere göre ıslahen hasım değiştirilmesi ve 3. bir kimsenin davalı konumuna konulması da mümkün değildir. Bu nedenle dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen ve davada taraf sıfatı olmayan dahili davalı T.Denizcilik A.Ş. hakkında bu davada esas hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. b)Mahkemece,manevi tazminata ilişkin açılmış bir dava olmadığı halde, ıslah dilekçesi ile manevi tazminat istemi dikkate alınarak, manevi tazminatların kısmen kabulüne karar verilmesi yanlıştır. HUMK.’nun 83. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. İnceleme konusu olan bu olayda manevi tazminata ilişkin dilekçenin nispi harç yatırılmak suretiyle mahkemeye verildiği ve ancak başvuru harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Dilekçenin bu haliyle bir ek dava dilekçesi olarak kabulü dahi mümkün değildir.Islahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir. Bu nedenle " davacıların dava açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminatlarar ilişkin ıslah isteminin reddine" karar verilmesi gerekirken yazılı manevi tazminatların olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine şeklinde hüküm kurularak söz konusu ıslaha değer verilmesi doğru bulunmamaştır. Mahkemece yukarıda belirtilen maddi ve hukuksal olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 14.1.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.