Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7472 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 2135 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ: Muğla 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ: 26/12/2005NUMARASI: 2004/341Dava, davacının 1.6.2003-17.2.2004 tarihleri arasında M.K. Camii tuvaletinde bekçi olarak çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın yöneltildiği M.A.Ç.'in cami imamı olduğu, davacı ile davalı arasında hizmet sözleşmesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.633 sayıl Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Yasa'nın 35. maddesinde cami ve mescitlerin Diyanet İşleri Başkanlığının izni ile ibadete açılacağı ve Başkanlıkça yönetileceği, izinli veya izinsiz olarak ibadete açılmış bulunan cami ve mesçitlerin yönetiminin 3 ay içinde Diyanet İşleri Başkanlığına devredileceği, Diyanet İşleri Başkanlığınca buralara imkanlar nisbetinde kadro tahsis edileceği, 16. maddede ise il ve ilçe kuruluşlarının başında birer müftü bulunacağı, bunların bölgelerinde Diyanet İşleri Başkanlığını temsil edeceği, 1. maddesindede Diyanet İşleri Başkanlığının Başbakanlığa bağlı olduğu bildirilmiştir.Somut olayda husumetin cami imamı olan M.A.Ç'e yöneltildiği görülmekle davacı tarafça hasmın temsilcisinde hata yapıldığı anlaşıldığından mahkemece davacıya davayı T.C. Başbakanlığı Diyanet İşleri Başkanlığına izafeten M. Müftülüğüne yöneltmesi için süre vermek gerekirken cami imamı olan M.A.Ç. ile davacı arasında hizmet ilişkisi bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Öte yandan Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa'nın 2. maddesine göre “ bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar, bu kanuna göre sigortalı sayılır.” Aynı Yasa'nın 6. maddesi gereğince de çalıştırılanlar işe alınmalarıyla kendiliğinden “ sigortalı” olurlar. Bir işin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesi için işçinin “ zaman “ ve “ bağımlılık” unsurlarını gerçekleştirecek biçimde işverenin işyerinde çalışması koşuldur. Hizmet akdinin yazılı olarak yapılması koşul değildir. Diğer bir anlatımla,bir kimsenin sigortalı sayılması için hizmet akdine göre çalışması yeterli olup, ücretin ödenme biçimi sonuca etkili değildir. Ayrıca davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiği göz önünde tutularak gerektiğinde, doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplayıp bunları birlikte değerlendirmek suretiyle bir sonuca gitmesi gerekir. Mahkemece bu yöntemle deliller toplandıktan sonra somut olayda hizmet akdinin unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılarak bir sonuca gidilmesi gerekir.Yapılacak iş; işverenin yöntemince davaya katılımını sağlayarak tüm delilleri toplanıp birlikte değerlendirilerek hüküm kurmaktadır.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 4.7.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.