Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7318 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 20814 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.K A R A RDava, 23.01.2009 tarihinde geçirdiği trafik iş kazasında yaralanan sigortalının maddi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, 153.495,33 TL maddi tazminat ile 111.512,82 TL bakıcı ücretinin olay tarihi 23.01.2009 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (davalı sigorta şirketi poliçe değeri ile sorumlu olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Dosya kapsamından Mahkemenin 14.06.2012 tarihli ilk kararının Dairemizin 25.03.2013 gün, 2012/19557 Esas, 2013/5534 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, anılan bozma ilamında özete "davacının olay günü dava dışı bir aracın önüne çıkıp ona çarpmamak için yaptığı manevra sonucunda kazalandığını belirtmesine göre hükme esas alınan 27.06.2011 tarihli raporda bu konuya hiç değinilmemesinin hatalı olduğunun" açıklanıp yapılacak iş olarak "makine mühendisi ve trafik -iş güvenlik uzmanı bilirkişilerden olacak şekilde yine iş güvenliği konularında uzman 3 kişilik bilirkişi heyetine dosyayı tevdi ederek bilirkişilere özellikle davacının dilekçesinde belirttiği önüne araç çıkması ve ona çarpmamak için yaptığı manevra neticesinde düşerek yaralanması beyanını da göz önünde tutacak şekilde olayı yeniden inceletmek, tüm delilleri birlikte değerlendirerek sonuca göre karar vermesi olduğunun belirtildiği. Mahkemece Bozmaya uyulduğu, Bozma sonrasında alınan 04.11.2013 tarihli kusur raporunda %60 oranında davalı işveren şirkete, %40 oranında ise davacı kazalıya kusur izafe edildiği, Mahkemenin bu kusur raporunu gözeterek neticeye vardığı ancak hükme esas alınan bu kusur raporunda da Dairemiz Bozmasında belirtilen hususun irdelenmediği, davacının maddi zararının hesaplanmasına esas ücretin davacı beyanı ile Tümtis Sendikasından gelen cevaba göre asgari ücretin yaklaşık 2,56 katı üzerinden hesaplandığı ve son olarak da kazaya konu motosikletin davacı kazalıya ait olup bu aracın Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortalısının yine kazalının kendisi olduğu anlaşılmaktadır.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.Bunun yanında iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.Ayrıca 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, bir aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı tarafından ancak işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına alınmıştır.Tüm bu açıklamalardan sonra somut olayda, Mahkemece Dairemizin 25.03.2013 gün, 2012/19557 Esas, 2013/5534 Karar sayılı bozma ilamına uyulmuş ancak bozma ilamında belirtilen hususun irdelenmediği 04.11.2013 tarihli kusur raporu hükme esas alınmıştır. Yukarıda da açıklandığı üzere bozmaya uyan Mahkemenin ilgili bozma ilamında belirtilen hususları yeni kararında gözetmesi, eğer bozma eksik inceleme sebebine dayanıyorsa eksik inceleme sebebi olarak açıklanan durumların bozma sonrasında göz önünde tutulması ve bu eksikliklerin giderilmesi gerekir. Hal böyle olmasına rağmen işbu dosyada Mahkemece Dairemizin yukarıda esas karar numarası verilen bozma ilamında belirtilen hususun irdelenmediği 04.11.2013 tarihli yeni kusur raporuna itimat ile neticeye varılması doğru olmamıştır. Kaldı ki; hükme esas alınan kusur raporunda irdelenen haliyle kazanın oluşumunda ağırlıklı kusurun davacı kazalıda olduğu da bellidir. Zira davacı, kazalandığı motosiklet için yeterli ehliyete sahiptir ve kazanın asıl sebebi davacının aracının hızını, yol, hava ve trafik koşullarına uygun olarak kullanmamasıdır.Bunun yanında somut olayda, davacı kazalının vasıflı bir işçi olduğu(kurye) tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Vasıflı bir işçinin asgari ücretle veya asgari ücretin biraz üzerindeki ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmeyeceği de açıktır. Bu nedenle Yerel Mahkemece, davacın asgari ücretin üzerinde bir ücret ile çalışacağının kabulü ile neticeye varılması isabetli olmakla birlikte kazalının ücreti noktasında daha ayrıntılı araştırma yapmadan yalnızca davacı beyanı ve Tümtis Sendikası cevabına göre asgari ücretin yaklaşık 2,56 katı civarında bir ücretle çalıştığının kabulü de doğru olmamıştır.Son olarak, davacının kazalandığı motosikletin işleteni olduğunun anlaşılması karşısında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre üçüncü kişi durumunda bulunmayan davacının kendisinin yaralanması ile neticelenen olaydan ötürü davalı sigorta şirketinin sorumlu olmayacağının karar yerinde gözetilmemesi de hatalı olmuştur.Mahkemece, açıklanan bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Yapılacak iş; davacının dilekçesinde belirttiği üzere "önüne araç çıkması ve ona çarpmamak için yaptığı manevra neticesinde düşerek yaralanması" beyanı dikkate alındığında davacı kazalının önüne çıkan bu araca dair araştırma yapmak, bu araştırmadan bir netice elde edilir ise ortaya çıkan bu yeni duruma göre tarafların kusur durumunu konusunda ehil bilirkişi heyetine yeniden inceletmek, aksi halde ise mevcut delil durumu dikkate alındığında davacı kazalının yargılama konusu olayda daha fazla kusurlu olduğunun kabulüne göre yine yukarıda esasları belirtilen ücret araştırması kapsamında tereddütsüz olarak ortaya konulan ücreti dikkate alınarak davacının maddi zararını yeniden hesaplatmak, bu hesaplama sonrasında bakiye bir zararın tespiti halinde davalı sigorta şirketinin bu zarardan sorumlu olmayacağını da gözeterek tüm delilleri bir arada değerlendirip neticesine göre karar vermekten ibarettir.O halde,taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 06/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.