MAHKEMESİ : Bilecik Asliye Hukuk (İş) MahkemesiTARİHİ : 22/03/2007NUMARASI : 2005/26-2007/614Davacı, yönetim kurulu üyesi oldukları döneme ait yapılan takipte şirketin üst düzey yöneticisi olmadıklarının tespiti ile haciz işlemlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davacıların davalı Kuruma borçlu olan A.Armatür Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin yönetim kurulu üyesi oldukları döneme ait yapılan takipte, şirketin üst düzey yöneticisi olmadıklarının tesbiti ile uygulanan haciz işlemlerinin iptali istemine ilişkindir.Mahkemece istemlerin kabulü ile, davacıların A. Armatür Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin üst düzey yöneticileri olmadıklarının ve borçlu şirketin 2000/8-2004/5. ayları arasındaki prim vs. borçlarından sorumlu bulunmadıklarının tesbiti ile davalı Kurum tarafından davacılar aleyhine başlatılan haciz işlemlerinin iptaline karar verilmiş ise de varılan bu sonuç doğru değildir.Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Yasa'nın 80/12. maddesinde, sigorta primlerini haklı bir neden olmaksızın yasal süresi içinde ödemeyen özel hukuk tüzel kişilerin üst düzey yönetici ve yetkililerin Kurum'a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları öngörülmüştür. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzey yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkesine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu'nun 317. maddesine göre Anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir.Somut olayda, davacı H.G.nin borçlu şirketin hukuk müşaviri, R.Ç.in ise teknik müşavir olarak A. Armatür Ticaret ve Sanayi A.Ş'nin ortakları ve davaya konu olan dönemde yönetim kurulu üyesi oldukları açıktır. Davada ki uyuşmazlık, davacılara yönetim kurulunun tescil ve ilan edilen kararı ile verilen ve şirketin Kambiyo gümrük idareleri, vergi daireleri ile Sosyal Sigortalar kurumu'na verilecek evrak ve beyannameleri bunların müsteni da dı olan evrakın tanzimi, fatura düzenlenmesi, dekont ve makbuz verilmesine ilişkin şirketin temsil ve ilzam yetkisini düzenleyen karar gereğince davacılara verilen 1. derece temsil ve ilzam yetkisinin ayrı ayrı değil, iki birinci derecede veya yönetim kurulu başkanı olan E.H.ile birlikte kullanımlarının düzenlenmesi karşısında davacıların ayrı ayrı olan birinci derece imza yetkilerini ancak ikisinin bir araya gelerek kullanabileceklerine ilişkin düzenlemenin her iki davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili üst düzey yönetici konumundan çıkarıp çıkarmayacağına ilişkindir.Gerçekten davacılara verilen şirketin temsil ve ilzam yetkisinde, davaya konu borcun kaynağı Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenmesi gereken prim borçlarıdır. Davacılara açıkça Sosyal Sigortalar kurumuna verilecek evrak ve beyannameleri ve bunların müsteni da'tı olan evrakın düzenleme vs. yetkisinin verildiği, bu halde prim ödemeleri gibi mali konularda takip ve sorumluluklarının olduğu açık olup süresinde ödenmeyen prim vs. borçlardan da 506 sayılı Yasa'nın 80. maddesi gereği temsil ve ilzama yetkili üst düzey yönetici olarak sorumlu oldukları açıktır. Davacılara verilen 1. derece imza yetkilerini ancak ikisinin bir araya gelerek kullanabileceklerine ilişkin düzenleme şirketin içi ilişkisi olup 506 sayılı Yasa'nın 80/12. maddesi gereği her iki davacının ayrı ayrı temsil ve ilzama yetkili üst düzey yönetici olarak sorumlu tutulmalarına engel olmayacağı ortadadır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın davanın reddi yerine, hatalı bilirkişi görüş ve yorumuna dayalı gerekçe ile davanın kabulüne karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 5.5.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.