Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7056 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 8992 - Esas Yıl 2006





Mahkemesi : İstanbul 3. İş MahkemesiTarih : 2.5.2006No : 532-239 Davacı yurt dışında geçen çalışmalarının 3201 sayılı Yasa gereğince borçlanabileceğinin tesbitiyle aksi yöndeki kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının davalı Kurum’a borçlanma talebinde bulunduğu 15.12.2005 tarihinde 3201 sayılı yasanın 3. maddesinde değişiklik yapan 4958 sayılı yasanın 56. maddesinin yürürlükte bulunmasına göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava nitelikçe, 09.01.1981-01.02.1984 tarihleri arasında Libya’da geçen çalışma süresinin, 3201 sayılı yasa uyarınca iki yıllık başvuru süresi aranmaksızın borçlanılabileceğinin tesbiti ile aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.Mahkemece, 3201 sayılı yasada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile değişiklik yapılarak başvuru süresinin ortadan kaldırıldığı gerekçesi ile davacının yurt dışı hizmet borçlanması talebinin 3201 sayılı yasa uyarınca kabulüne, davacının borçlanma talebinin reddine ilişkin kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.Davacının borçlanma işlemini yapabilmesi için ön koşul, borçlanılabilecek yurtdışında geçen fiili çalışmanın varlığıdır. Ancak böyle bir çalışmanın bulunması halinde davacının yurda kesin dönüş yaptıktan sonra iki yıl içinde davalı Kurum’a müracaat şartı aranmaksızın borçlanma yapabileceğinin tesbitine ilişkin davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilebilir. Davacı tarafça borçlanma işlemine esas alınabilecek nitelikte yurtdışında geçen bir çalışmanın varlığı kanıtlanamaz ise artık davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan söz edilemeyeceğinden ve açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığından, dava şartı yokluğundan reddine karar verilecektir. Diğer yandan, davacı yurtdışı hizmet borçlanması talebini süre yönünden reddeden kurum işleminin iptaliyle birlikte dava konusu yurtdışında geçen süreleri borçlanabileceğinin tesbitini de istemiştir. İstek, hem işlemin iptalini hem de borçlanma yapabileceğinin tesbitini içerdiğine göre dava konusu sürelerde davacının yurt dışında çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması, çalışmış ise bu hususun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması gerekir. Diğer yandan mahkeme hükmü davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai karardır. Hüküm ile taraflar arasında uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince artık o uyuşmazlık hakkında aynı taraflar arasında yeri bir dava açılamaz. Taraflar arasında uyuşmazlık bir dava ile mahkeme önüne getirildikten sonra artık kamu yararı alanına girmiş demektir. Davanın çabuk basit ve ucuz biçimde görülmesinde tarafların olduğu kadar toplumun (kamunun) da yararı vardır. Çabukluk, basitlik ve ucuzluk ilkesi bir Anayasa İlkesi haline getirilmiştir. Anayasanın 141/sonuncu fıkrası H.U.M.K.nun 77. maddesi gereğince hakim ihtilafı mümkün olduğu kadar çabuk düzenli ve en az masrafla sonuçlandırmakla yükümlüdür. Yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının bu çalışmalarının değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak sosyal güvenlik haklarından yararlandırılmaları amacıyla kendilerine borçlanma hakkı tanınmıştır. 3201 sayılı yasa, yabancı ülkede ve yabancı sigorta kurumuna tabi olan işverenler nezdinde geçen ve Türk Sigorta Kurumları kapsamı dışında kalan hizmetlerin değerlendirilmesini düzenlemektedir. Daha açık bir anlatımla, T.C. Emekli Sandığı’na, Sosyal Sigortalar Kurumu’na, Bağ-Kur’a 506 sayılı yasanın geçici 20. maddesine göre kurulan sandıklara prim, keserek ve karşılık ödenmiş sürelerin 3201 sayılı yasa gereğince borçlanılması olanaksızdır. Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Cumhuriyeti arasında 01.10.1976 tarihinde yürürlüğe giren 31.08.1985 tarihinde yürürlükten kalkan, 01.09.1985 tarihinde yürürlüğe girip halen yürürlükte bulunan iki Sosyal Güvenlik Anlaşması bulunmaktadır. Davacının tesbitini talep ettiği hizmet süresi, 01.10.1976 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Sözleşmesi hükümlerine tabi olup anılan sözleşmede Türk İşveren yanında Libya'da geçen hizmetler gerek uzun gerekse kısa vadeli sigorta kolları bakımından Libya mevzuatına tabi olup sözleşmenin 2. maddesinde belirtilen aylıklara hak kazanılması halinde sigortalının ve hak sahiplerinin Türkiye'deki sigortalılıkları ile aynı zamana rastlamamak kaydı ile bu hizmetlerini birleştirebilecekleri ancak uzun vadeli sigorta koluna tabi primlerinin Sosyal Sigortalar Kurumu'na transferinin mümkün olmadığı, bu anlaşma hükümlerinin akit taraflardan her birinin mevzuatı uyarınca anlaşmanın yürürlüğe girişi tarihinden önce ödenmiş prim devrelerine uygulanmayacağı, bu anlaşmanın yürürlükten kalkması tarihinden önce bu anlaşma hükümleri uyarınca kazanılmış bulunan tüm hakların etkilenmeyeceği kararlaştırılmıştır.Anlaşma hükümlerinden de anlaşılacağı üzere uzun vadeli sigorta kolları yönünden Libya mevzuatına tabi olan hizmet süresinin 3201 sayılı yasa hükümlerine göre borçlanılması olanaklıdır.01.09.1985 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye-Libya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi hükümlerine göre Libya'da Türk işverenlerin çalıştırdıkları Türk işçilerinin uzun vadeli sigorta kolları primleri Türk Sosyal Sigorta Kurumu’na ödenmekte olup, bu kişiler 506 sayılı yasa kapsamında bulunmaktadırlar. Yapılan incelemede, davacıya 02.01.1981 tarihinde Türk L. Firması’nda çalışmak için üç aylık giriş vizesi verildiği, 11.02.1981 tarihinde Türk L. Firması’nda karocu olarak çalışması için 02.01.1982 tarihinde kadar ikamet izni verildiği, 16.12.1981 tarihinde M. Firması’nda duvarcı olarak çalışması için 01.06.1982 tarihine kadar ikamet izni verildiği, 05.04.1982 tarihinde M. Firması’nda duvarcı olarak çalışması için 01.12.1982 tarihine kadar ikamet izni verildiği, 07.12.1982 tarihinde M. Firması’nda duvarcı olarak çalışması için 31.05.1983 tarihine kadar ikamet izni verildiği ve son olarak 01.12.1983 tarihinde 17.12.1983 tarihinden 30.12.1983 tarihine kadar ülkeden çıkış izni verildiği davacıya ait pasaportun tercümesinden anlaşılmaktadır. Bunun dışında, davacının 09.01.1981-01.02.1984 tarihleri arasındaki çalışmalarına ilişkin belgelerin dosyada bulunmadığı görülmektedir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 296. maddesinde dış ülkede usulüne uygun yetkili memurları tarafından düzenlenen ve onaylanan resmi senetlerin o ülkede yürürlükte bulanan yasalara uygun ve o ülkedeki T.C. Başkonsolosluğu veya konsolosluk görevini yürüten T.C. Siyasi Memuru tarafından onaylanması halinde resmi senet hüküm ve kuvvetinde sayılacağı bu şekilde onaylanmamış senetlerin delil teşkil edip etmeyeceğinin mahkemece takdir olunacağı bildirilmiştir.Türkiye Cumhuriyeti 05.10.1961 tarihli Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Hakkındaki Lahey Sözleşmesi’ni 3028 sayılı yasa ile onaylamış ve bu sözleşme Türkiye’de yürürlüğe girmiştir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti, “Bazı İşlem ve Belgelerin Tasdikten Muaf Tutulması ” hakkındaki çok taraflı uluslararası sözleşmeyi de onaylamış ve 16.01.1987 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Sosyal güvenlik yasalarının uygulanması ile ilgili uyuşmazlıklar kamu düzeni ile ilgili olduğundan, mahkemenin ibraz edilen her belgenin anılan mevzuata ve gerçeğe uygun olup olmadığının resen inceleyip gözönünde bulundurması gerekir. Ancak, resmi nitelik kazandırılmış belgelere itibar edilerek sonuca gidilebilir.Mahkemece yapılacak iş, öncelikle borçlanılmak istenen hizmetin Türk işveren nezdinde Türk Sosyal Güvenlik Kurumları kapsamında geçip geçmediğini tespit etmek, Türk Sosyal Güvenlik Kurumları kapsamı dışında bir hizmetin varlığının mevcudiyeti halinde ise, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 296. maddesi uygulaması gereğince T.C. yetkili Sosyal Güvenlik Kurumlarının karşılığı olan Libya yetkili sosyal güvenlik kurumlarından davacının çalıştığı günleri gösteren işyerine ait hizmet belgesi, işe giriş çıkış tarihleri, Libya iş karnesi, iş güvence karnesi, hizmet cetveli gibi bilgi ve belgeler elde edilip, bu bilgi ve belgelerin o yöredeki Türk L. Elçiliğince veya Başkonsolosluğu’nca tercümesi yapılarak doğruluğu tasdik ettirilip, resmi senet özelliğine kavuşturulduktan sonra eldeki yargılama dosyası içerisine getirtilmesinin sağlanması gerekmektedir. Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde, davacının çalışma sürelerinin kuşku duyulmayacak biçimde saptanması halinde bu sürelerle sınırlı olmak üzere 3201 sayılı yasanın 3. ve devamı maddeleri gereği borçlandırma hakkından yararlandırılması gerektiği düşünülmelidir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.