Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7031 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 21335 - Esas Yıl 2015





Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava, 18.08.2006 tarihli iş kazasında yaralanan sigortalının maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, 26.709,00-TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya kapsamından, davacı Y.. A..'nın öncesinde aynı olay nedeniyle aynı davalı aleyhine 1,00-TL miktarlı kısmi maddi tazminat ile manevi tazminat istemli dava açtığı, İş Mahkemesinin E.- K. sayılı dosyasında görülen bu davada maddi zararının hesaplanması sonrası 23.12.2010 tarihli karar oturumunda davacı vekilinin "maddi tazminat talepleri yönünden miktarla sınırlı kalmak kaydıyla feragat ettiği", Mahkemece bu feragat beyanını da dikkate alınarak "maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne” karar verildiği, tarafların temyizi üzerine yapılan incelemede Dairemizin 28.04.2011 tarih Esas-Karar sayılı ilamı ile bu kararın onandığı anlaşılmıştır.Uyuşmazlık kesinleşen 1,00-TL istemli maddi tazminat davasındaki feragat beyanının görülmekte olan davaya etkisinin bulunup bulunmadığı giderek, 1,00-TL maddi tazminat istemli davanın feragat nedeniyle reddine ilişkin kesinleşen kararın, aynı olay nedeniyle açılan bu davada kesin hüküm teşkil edip etmeyeceğine ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağını oluşturan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 294/1 maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hakimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına nihai kararlar denilmektedir. Nihai kararlar, usule ilişkin nihai kararlar veya esasa ilişkin nihai kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Usule ilişkin nihai kararlar, davanın esasıyla ilgili olmayan kararlar olup, başka bir ifade ile mahkemenin maddi hukuk bakımından değil de usul hukuku bakımından verdiği kararlardır. Bu nedenle, mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihai kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen, usulden ret kararları (HMK m.115/2) da, usule ilişkin nihai kararlardır. Esasa ilişkin kararlar ise, hakimin uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır(HMK m. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır. (Pekcanıtez/Atalay/Özekes: age., s.540). Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303)(Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s.3005).Somut olaya geldiğimizde yukarıda da değinildiği üzere davacı kazalı aynı olay nedeni ile aynı davalı aleyhine, görülmekte olan dava öncesinde İş Mahkemesinde kısmi maddi tazminat davası açmıştır. Anılan davada düzenlenen 18.10.2010 günlü hesap bilirkişi raporu ile dosyaya celp edilen ve o tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre indirilmesi gerekli tüm peşin sermaye değeri dikkate alındığında davacının maddi zararlarının sigorta tahsisleri ile karşılandığı açıktır. Nitekim davacılar vekili de hesap raporunun düzenlenmesi ile sigorta tahsisleri tüm peşin sermaye değerleri dosyaya geldikten sonra miktarla sınırlı olmak üzere maddi tazminat isteminden feragat ettiğini beyan etmiştir. Burada her ne kadar miktarla sınırlı olarak feragat edildiği beyan edilmiş ise de kusur ve hesap raporunun düzenlenmesinden ve karşılanması gereken bir maddi zararın kalmadığının anlaşılmasından sonra feragat edilmiş bulunulmasına göre bu feragat beyanının maddi tazminatın tümüne yönelik olduğunun ve giderek bu feragatin dava edilen kısım dışında dava edilmeyen kısmı da kapsadığının kabulü zorunludur. Çünkü gerek dava dilekçeleri, gerekse tarafların dava sırasındaki sözlü ve yazılı diğer bildirimleri kural olarak, birer hukuksal işlemdir ve her hukuk işlemi gibi BK’nın 18 (TBK’nın 19) ve MK’nın 2. maddeleri gereğince bildirimde bulunanın kullandığı sözlere bakılmayarak, afakî iyi niyet kurallarınca kullanılan sözlerden veya yazılardan ne gibi bir anlam çıkarılması gerektiği belli edilerek yorumlanmalı ve bu yorum sonucuna göre işlem yapılmalıdır. Bu duruma göre kesinleşen İş mahkemesinin Esas sayılı dosyasındaki feragat beyanının maddi tazminatın tümüne yönelik olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca ve özellikle İş Mahkemesinin Esas-Karar sayılı davasındaki maddi tazminat isteminin feragat nedeniyle reddine ilişkin kararın kesinleşmiş bulunmasına göre görülmekte olan davanın kesin hüküm nedeniyle reddi yerine, davacı yararına maddi tazminata karar verilmesi isabetsiz olmuştur.Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ: Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 19.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.