Mahkemesi : Muğla 1. Asliye Hukuk (İş) MahkemesiTarih : 27.12.2006No : 527-730Davacı Bağ-Kur sigortalılığının iptali ile iptal edilen SSK sigortalılığının geçerli olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava davacının Bağ-Kur sigortalılığı ile sigortalılık dönemine ilişkin Bağ-Kur prim borcunun iptalini, çakışan Bağ-Kur hizmetleri sebebiyle geçersiz sayılan Sosyal Sigortalar Kurumu'na tabi çalışmalarının geçerli olduğunun ve Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbiti istemine ilişkindir. Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda yapılan araştırma sonucunda davacının Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tesbiti ile aynı dönemdeki SSK çalışmalarının iptaline karar verilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının SSK sigortalılığının 15.8.1968-1.8.1974 tarihleri arasındaki dönemden sonra 1.4.1976-15.12.1988 ve 15.1.1989-31.12.1990 tarihleri arasında olduğu ve tekrar 25.4.1993 tarihinden başlayarak aralıklı olarak devam ettiği, davacının Bağ-Kur sigortalılığının 20.6.1988 tarihinde kurum kayıtlarına intikal eden giriş bildirgesi ile 16.12.1988 tarihinden itibaren itibaren başladığı, vergi kaydının 4..6.1983 tarihinden, oda kaydının ise 9.6.1978 tarihinden başlayarak devam ettiği, kurumca önceden başlayan ve devam edegelen SSK sigortalılığı gözetilerek sigortalılığın sona erdiği 15.12.1988 tarihini takip eden ve başka sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olunmayan 16.12.1988 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılığını başlattığı, sürekli devam eden kayıtları ve dolayısıyla kendi nam ve hesabına çalışmayı dikkate alarak 16.12.1988 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılığının başlatıldığı ve bu tarihten sonra 15.1.1989 tarihinden itibaren SSK hizmetlerinin geçersiz sayıldığı, 4.12.1998 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı talebinde bulunan davacının talebinin 16.12.1988 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu gerekçe gösterilerek kurumun 23.2.2000 tarihli yazısı ile red edildiği görülmüştür. Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olup çakışan sigortalılık olarak adlandırılan bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hali 506 sayılı Yasa'nın 3/I-K maddesinde ve 1479 sayılı Yasa'nın 24. maddesindeki dönemlerle önceden başlayan sigortalılığa geçerlik tanınarak çakıyan sigortalılık çözüme kavuşturulmuş Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2005/21-389-430 ve 2001/ 21-627-659 sayılı kararlarında da önceden başlayan sigortalılığın asıl sigortalılık olduğu özellikle belirtilmiştir. Somut olayda 1.4.1976 tarihinde başlayan ve 15.12.1988 tarihinde sona eren SSK sigortalılığından sonra 16.12.1988 tarihinde Bağ-Kur sigortalılığının başlaması ve bu tarihten itibaren önceden başlayan sigortalılık olması sebebiyle sonradan 15.1.1999 tarihinden itibaren başlayan SSK sigortalılığına geçerlilik tanınması gerektiği ortadadır. Davacı S.S.K.na tabi zorunlu sigortalı olduğu dönemde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğundan mahkemece istemin reddine ilişkin verilen karar bu yönüyle doğru ise de 1479 sayılı Yasa’nın 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13.maddesi ile değişik 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19.maddesinde bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödenmesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103 üncü maddesinin 1.fıkrasının (6),(8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kanunun 104 üncü maddesi hükümlerinin uygulanacağı , yine 5458 sayılı Yasa’nın 14.maddesi ile eklenen ve 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 26.maddesine göre bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde 31.3.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar ve hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında ek 19.madde hükmü uygulanacağı bildirilmiştir. Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu açıklamalar karşısında 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın değişik Ek 19.maddesi ile Geçici 26.maddesinin tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacağının kabulü gerekir.Davacının davadaki isteminden ve dosya içindeki dilekçelerden prim borcunu ödeme isteğinin bulunmadığı sonucu çıkarıldığından uyuşmazlığa hüküm tarihinden önce 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa'nın değişik Ek 19 ve geçici 26. maddelerinin uygulanması gerektiği ortadadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2006/21-363-466 ve 2006/21-485-483 sayılı kararlarıda bu yöndedir. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacının Bağ-Kur sigortalılığının iptaline ilişkin isteminin değerlendirilmesi sonucuna görede yaşlılık aylığı talebi hakkkında da bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.4.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.