Mahkemesi : İstanbul 2.İş MahkemesiTarih : 8.9.2004 No : 49-672Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 22.2.2005 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günütaraflar adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi ve aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine.2-Davalılar arasında N. S. T. A.Ş de gösterilerek dava açılmış olmasına ve dava dilekçesinin de anılan şirkete tebliğ edilmiş olmasına rağmen, geri çevirme kararı üzerine İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu 15.2.2006 tarihli cevabında bu unvanda bir şirketin bulunmadığını bildirmiştir.Yargılama sırasında davanın,davalı olarak N. T. İç ve Dış Ticaret Ltd.Şti. tarafından vekili aracılığıyla takip edildiği, gıyabi hükmün tebliği için dosyanın geri çevrildiğinde ise St. D.T.Ltd. Şti vekilinin, N. S. T. A.Ş isimli tüzel kişiliğin olmadığı bu ünvandan kastedilenin S. D. T. Ltd. Şti olması gerektiğini beyanla vekaletnamesini sunduğu,öte yandan davacı vekilininde temyiz incelemesi sırasında gönderdiği 12.06.2006 tarihli dilekçesi ile N. S. T. A.Ş isimli tüzel kişiliğin ticaret sicil memurluğunun cevabına ve davalı vekilinin beyanına göre hiç var olmadığını,bu unvandan kastedilenin S. D. T.Ltd. Şti ile N. T. İç ve Dış Ticaret Ltd.Şti. olup her iki şirkete de tebligatların yapıldığını vekillerinin vekaletnamelerinin dosyaya sunulu olduğunu ve taraf teşkilinin bu şekilde sağlandığını söylemiştir.Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi o hakka uymakla yükümlü (borçlu)olan kişidir. Öte yandan iş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak davacı ile davalılar arasında, sözleşmeye, haksız fiile veya kanuna dayanan bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Bir davada gerçek tarafların yer alması zorunludur. Dava dilekçesinde, maddi hata sonucu davalının unvanında hata yapılmış olması, davanın gerçek davalının huzurunda görülmesine engel değildir.Çünkü,davacının amacı,dava konusu iş kazasında birlikte sorumlu olanları dava etmektir.Maddi hataya dayalı yanlışlıkların HUMK 80.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkündür.Bu nedenle, dava dilekçesinde, gerçek davalı şirket yerine, maddi hata sonucu başka bir tüzel kişiliğin davalı gösterilmesi veya davalı tüzel kişiliğin unvanında hata yapılması durumunda davacıya gerçek davalının davaya katılmasını sağlamak üzere uygun bir süre verilmesi ve taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamanın sürdürülmesi gerekir. Her ne kadar davacı vekili temyiz incelemesi aşamasında verdiği 12.06.2006 tarihli dilekçesi ile N.S. T. A.Ş isimli tüzel kişiliğin ticaret sicil memurluğunun cevabına ve davalı vekilinin beyanına göre hiç var olmadığını,bu unvandan kastedilenin S. D. T. Ltd. Şti ile N.T.İç ve Dış Ticaret Ltd.Şti. olup her iki şirkete de tebligatların yapıldığını vekillerinin vekaletnamelerinin dosyaya sunulu olduğunu ve taraf teşkilinin bu şekilde sağlandığını söylemiş ise de davalı sayısının artırılmak suretiyle maddi hatanın giderilemeyeceği açıktır.2-Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminatının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan, taraflarca talep olmasa bile hakim bu hususu re'sen nazara almakla yükümlüdür. Somut olayda hüküm tarihine en yakın tarih olan 1.7.2004 tarihinde 14.805.000 TL olan asgari ücretin yürürlüğe girdiği ortadadır.Hal böyle olunca da 30.6.2004 tarihine kadar yürürlükte olan asgari ücretlerin esas alınarak davacının tazminatının hesaplandığı 24.06.2004 tarihli hesap raporunun karara esas alınması isabetsiz olmuştur.3-Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu davacının % 100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve başkasının bakımına muhtaç olduğu uyuşmazlık konusu değildir.Uyuşmazlık, bilinen devrede bakıcı giderinden kaynaklanan zararın tazminat hesabında dikkate alınıp alınmayacağı ve bakıcı giderinden kaynaklanan zararın,meslekte kazanma gücünün kaybından doğan zararın %50 sinden fazla olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır. 506 Sayılı yasanın 20/son maddesindeki düzenlemeye göre,“sürekli kısmi veya sürekli tam iş göremez durumdaki sigortalı başka birisinin sürekli bakımına muhtaç ise sürekli iş göremezlik geliri %50 artırılır”.Ancak bu maddedeki düzenleme 506 sayılı yasanın 26.maddesine göre kurumun açacağı rücu davalarında istenebilecek tazminatın belirlenmesinde dikkate alınabilir.Çünkü kurum halefiyet prensibi gereği,işverenden ancak, iş kazası sonucu bağladığı gelirin 506 sayılı yasanın 22.maddesine göre hesaplanacak peşin sermaye değerini isteyebilir.Sigortalı tarafından iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle işverene yönelik olarak açılan tazminat davaları ise Sosyal Sigortalar Kurumunca karşılanmayan zararın giderilmesini amaçlar.Davanın bu niteliğine göre bakıcı giderinin,meslekte kazanma gücünün kaybından doğan zararın %50 si ile sınırlandırılamayacağı,bakıcı giderine ilişkin zararın tamamının hesaba katılması gerektiği açıktır.Öte yandan bakıma muhtaçlık Zararlandırıcı sigorta olayı sonunda ortaya çıktığına göre bakım giderinin de olay tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği dolayısıyla bilinen devrede de bakıcı giderinden kaynaklanan zararın hesaplamada dikkate alınması gerektiği ortadadır. Öte yandan, bakıma muhtaç olduğu belirlenen sigortalıya bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin %50 artırımlı olarak hesaplanması gerektiği açıktır. Oysa, mahkemece hükme esas alınan 24.6.2004 tarihli hesap raporunda sigortalının hesaplanan zararından SSK. Başkanlığının 10.3.2004 ve 16.8.2004 tarihli yazılarıyla bildirilen ve sigortalının bakıma muhtaç olması nedeniyle %50 artırımlı olarak hesaplandığı belli olmayan tüm gelirin peşin sermaye değerlerinin mükerrer indirilmesi suretiyle davacının maddi zararının SSK tahsisleriyle karşılandığından söz edilerek maddi tazminat talebinin reddi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.Yapılacak iş, davacı vekilinden gerçek davalının unvanı sorularak, HUMK 80.maddesi de gözetilmek suretiyle unvandaki hatayı düzelttirmek,bu şekilde taraf teşkili sağlamak, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre ve özellikle asgari ücretin kamu düzenine ilişkin olduğu, bakıcı giderinin bilinen dönemi de kapsayacağı ve maddi tazminatın miktarına göre herhangi bir sınırlamaya tabi tutulamayacağı göz önüne alınarak davacının zararını yeniden hesaplatmak, diğer yandan SSK'ca davacıya bağlanan gelirlerinde %50 arttırımlı olup olmadığını SSK'dan sorup, % 50 arttırımlı gelirin, hesaplanan son tazminattan indirilmek sureti ile sonucuna göre karar vermekten ibarettir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ. Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.