MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 7. İş MahkemesiTARİHİ : 04/02/2014NUMARASI : 2010/1169-2014/42Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 156.000.00 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20/01/2015 Çarşamba günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı şirket yetkililileri ve Avukat G... T.... D... ile davacı A....E.. T.. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatl ile davacı Asi E.. T..nın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi. KARAR 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere 13.11.2009 tarihli ödemenin iş kazası nedeniyle ve ifa amaçlı olarak verilmediğinin belli bulunmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava 02.02.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 21,10 oranındaki sürekli iş göremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı vekilince temyiz edilmiştir. Kusurun aidiyeti ve oranı ile sürekli iş göremezlik oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Gerçekten, Yerel Mahkemenin 21.05.2012 günlü hesap bilirkişi raporundaki Birleşik Metal İş Sendikasınca TİS uygulamasının olduğu işyerlerindeki sendikalı işçi için bildirdiği asgari ücretin 2,487 katı ücretle çalıştığının kabulü ile yapılan hesaplama hükme esas alınmak suretiyle maddi tazminatın belirlendiği anlaşılmaktadır. İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda, davacı işçinin olay tarihindeki yaşı, kıdemi, iş deneyimi ve çalıştığı süreye göre vasıflı işçi olarak kabulünün mümkün bulunmadığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. İşyerinde TİS düzeni olmadığı gibi, yapılan işte vasıflı bir iş değildir. Hal böyle olunca yapılan işin mahiyetine göre, davacının asgari ücretle çalıştığı, giderek gerçek ücretin iş yeri kayıtlarındaki gibi asgari ücret olduğunun kabulü ile hesap bilirkişi raporunda buna göre hesaplamanın yapıldığı 1. Seçeneğin maddi tazminatın belirlenmesinde esas alınması gerekirken, davacının vasıflı işçi olduğu ve asgari ücretin 2,487 katı ücretle çalıştığı kabul edilerek tazminatının hesaplandığı hesap bilirkişi raporundaki ikinci seçeneğin hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Öte yandan dosya içerisinde bulunan 09.04.2010 tarihli “makbuz ve ibraname” başlıklı belgede davacının 02.02.2008 tarihinde meydana gelen kaza neticesi yaralanma ve sakatlanması nedeniyle 7.500,00-TL maddi ve 7.500,00-TL manevi tazminatına karşılık alarak işveren şirketi ibra ettiğini açıkladığı, delil listesi ekinde sunulan belgeye ve imzaya itiraz edilmediği görülmektedir. Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay HGK’nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Bu durumda davacının manevi zararına karşılık yapılan 7.500,00-TL’lık ödemeyi kabul ederek ibraname verdiği göz ardı edilerek manevi tazminat talebinin reddi yerine, manevi tazminatın bölünmeyeceği göz ardı edilerek yazılı şekilde manevi tazminata karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Maddi tazminata karşılık kabul edilen 7.500,00-TL’lık ödemenin borcu sonlandırıp sonlandırmayacağı giderek maddi tazminat bakımından geçerli bir ibranamenin bulunup bulunmadığına gelince; Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere; alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde ibra denir. İbranamenin kural olarak işçiye yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda İbranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda anılan belge ibraname değil ancak makbuz niteliğindedir. Bu yönün ise, ibranamenin verildiği tarih göz önünde tutularak işçinin gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Yapılacak iş, ibranameyi veren işçinin ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararını saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık ibraname ile alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığı denetlenmek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde, geçerli bir ibranamenin söz konusu olduğunun kabulü ile maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek, açık oransızlığın bulunması durumunda ise ibranameyi "kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, asgari ücretle hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenen karşılanmayan zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararı karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmekten ibarettir. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, davalı yararına takdir edilen 1.100.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 20.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.