Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6063 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 21058 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: Eskişehir İş MahkemesiTARİHİ: 17/05/2007NUMARASI: 2005/897-2007/465Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe maruz kalan işçinin maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, 05.12.2005 havale tarihli dava dilekçesiyle 15.000,00.-YTL maddi ve 15.000,00.-YTL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda davacı %20, davalılardan işveren T. M. Ve P. San. Ltd. Şti. %80 oranında kusurlu bulunmuşlardır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 6.865,67.-YTL maddi tazminat ile 10.000,00.-YTL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir. Davada iki davalı bulunduğu halde, hüküm altına alınan miktarların hangi davalıdan tahsil edileceğinin hüküm fıkrasında belirtilmemesi ve diğer davalı hakkında da olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya uygun değildir. Gerçekten, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388/son maddesi gereğince, hüküm kısmında istek sonuçlarından her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Öte yandan, aynı kanunun 389. maddesinde de verilen karar ile iki tarafa yükletilen yükümlülüklerin kuşku ve duraksama gerektirmeyecek surette çok açık olarak yazılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Açıklanan hükümlerle getirilen bu biçim koşulları yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Diğer bir söyleyişle, yasanın amacı hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.07.2003 tarih ve E:2003/3-496, K:2003/474 sayılı kararı da bu doğrultudadır).Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın infaz kabiliyeti olmayan bir karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 17.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.