MAHKEMESİ : Gölyaka Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 20/03/2007NUMARASI : 2004/14-2007/18Davacı, davalı işveren nezdinde 10.4.1988-1.3.2003 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdak ibendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.2- Dava, davacının 10.04.1988-01.03.2003 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde geçen davalı Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tesbiti ile işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki delillerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 1.9.1988-1.3.2003 tarihleri arasında çeşitli inşaat işyerlerinden verilen işe giriş bildirgeleri ile kısmi çalışmalarının davalı Kuruma bildirildiği,26.05.1989 tarihinde verilen bildirge ile K. İnş. ve Nakliye adlı işyerinden, 15.6.1991, 15.10.1991, 1.11.1991, 1.12.1991,13.1.1999 tarihlerinde verilen bildirgelerle davalı şirketin ortağı olan B.K.tarafından, 13.12.1996, 6.8.1997,1.5.1998, 7.9.1998,21.10.1998, 1.12.1998, 21.06.1999,16.08.1999,15.12.1999,23.02.2000,3.8.2000,17.11.2000,2.5.2001,17.9.2001,17.1.2002,2.5.2002,4.10.2002 tarihlerinde verilen bildirgeler ile davalı şirket tarafından, bildirimlerin kısmi olarak yapıldığı, işyeri önce B. K.'a ait iken bilahare B.K.'unda ortağı olduğu davalı şirketin kurulması üzerine davalı şirkete devredildiği görülmektedir. 506 sayılı Yasa'nın 82. maddesine göre sigortalıların çalıştırıldığı işyerinin devredilmesi veya intikal etmesi halinde eski işverenin kuruma olan sigorta primi ile gecikme zammı ve faiz borçlarından aynı zamanda yeni işverein de müteselsilen sorumlu olacağı, gerek yürürlükten kadırılan 1475 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde 12.07.1975 tarihinden itibaren işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından devreden işverenin kendi dönemi ile sınırlı olmak üzere her iki işvereninde sorumlu olacaklarının, 4857 sayılı Yasa'nın 6. maddesinde işyerinin devrinde devir tarihinde mevcud olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçeceği, devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işverenin birlikte sorumlu olacağı bildirilmiştir. Bu açık düzenlemeler karşısında işyerini B.K.'tan devir alan davalı şirketin davacının tüm çalışma süresi içinde hakettiği kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağından sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Davacı 10.04.1988 tarihinden 1.3.2003 tarihine kadar aynı işverene ait işyerinde kış mevsiminde hava şartları nedeniyle inşaat yapılamayan arizi süreler dışında kesintisiz olarak çalıştığını, işverenin başka kişilere ait inşaatların mütahitliğini yaptığını, inşaat işyerlerinin inşaat malikleri adına 506 sayılı Yasa kapsamına alınması nedeniyle işe giriş bildirgelerinin bu işyerlerinden verilerek çalışmalarının kısmi olarak bu işyerlerinden bildirildiğini, davalının kendi adına yaptığı inşaat işyerlerinden kendisini sigortalı olarak gösterip kısmi bildirimlerde bulunduğunu iddia etmiş, davacının bu iddiası tanık beyanları ile de desteklenmiştir. Mahkemece1.9.1988 tarihinden itibaren işe giriş bildirgelerinin verildiği işyerlerindeki inşaatların dava dışı B.K. veya davalı şirket tarafından yapılıp yapılmadığı araştırılmaksızın bu bildirgelerin verildiği ve kısmi çalışmaların bildirildiği işyerlerinin davalı işveren şirket ile ilgisinin bulunmadığı kabul edilerek sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur. 13.2.2005 tarihli bilirkişi raporunda ise imzalı ücret bordrolarının bulunduğu kısmi bildirimlerin bordrolara göre yapıldığından sözedilmişsede imzalı ücret bordrolarının dosya içinde olmadığı, Gölkaya Asliye Hukuk Mahkemesince 30.8.1999 tarihli kararı ile işyeri kayıtlarının 17.8.1999 tarihli depremde zayii olduğunun tespit edildiği, tanık F.A., Ö.E. ve C.D. davacının işten ayrılıp 1999, yılında yurtdışına gittiği, yurtdışından döndükten sonra önce başka bir müteahhit yanında çalışıp sonra davalıya ait işyerinde çalışmaya başladığını tanık Y.K.'un ise davacının 1994, 1995 yıllarında Suudi Arabistan'a gittiğini beyan ettikleri, tanık beyanlarındanda davacının iddia ettiği gibi 1.3.2003 tarihine kadar çalıştığı anlaşılmaktadır.Yapılacak iş; öncelikle davacının imzalı ücret bordroları ile Çalışma Bakanlığı müfettişinin düzenlediği rapor ve eklerini getirtmek, Emniyet Müdürlüğünden davacının 1990,1994 ve 1995 yıllarında yurtdışına çıkış ve Türkiye'ye dönüş yaptığı tarihleri sormak 1990 yılında yurtdışından döndüğü tarihten sonra işe giriş bildirgesinin verildiği işyeri kayıtlarını ilgili Sosyal Güvenlik Kurmu Müdürlüğünden getirtmek, uyuşmazlık konusu olan dönemde işe giriş bildirgelerinin verildiği inşaat işyerlerinde inşaatların B.K.veya davalı şirket tarafından yapılıp yapılmadığının gerekirse Belediye'den inşaat ruhsat dosyalarını getirtmek suretiyle belirlemek, bu inşaatların davalı tarafından yapıldığının tesbit edilmesi halinde Düzce İnşaat Mühendisleri Odasından o bölgede kış aylarında hava şartları nedeniyle inşaatın yapılamadığı tarihleri sormak, davacının davalıya ait işyerinde işe giriş ve çıkış tarihlerini belirlemek, 17.08.1999 tarihinden önceki işyeri kayıtları zayii olduğundan ve imzalı ücret bordroları bulunmadığından bu tarihe kadar ki hizmet süresini inşaat mevsimi olmayan süre dışında davalıya ait işyerlerinde belirlenen dönemlerde kesintisiz olarak çalıştığının kabulüyle eksik bildirilen sürelerin tespitine karar vermek 17.08.1999-1.3.2003 tarihleri arasındaki dönem yönünden ise işverenden ücret bordrolarını getirtmek ücret bordrolarında davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolara geçmiş süreler dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzası olmayan bordrolardaki süreler yönündende işverence davalı kuruma bildirilen süreler ile inşaat mevsimi olmayan süreler dışında davacının davalıya ait işyerinde çalıştığının tesbitine karar vermektir. Davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacağı istemine gelince; Davacı davalı işverence çalışmalarının davalı kuruma eksik bildirilmesi ve ücretlerinin ödenmemesi nedeniyle aralarında tartışma çıktığını bu nedenle işverence iş aktinin 1.3.2003 tarihinde sona erdirildiğini ve kendisine bazı kağıtlar imzalatılmak istendiğini, daha önce de başka kağıtlar imzalatıldığını, işten çıkarılmamak için bu kağıtları imzalamak zorunda kaldığını ileri sürmüş, işyerinde çalışan bordro tanıkları kendilerine de bu tür belgeler imzalatıldığını Sosyal Sigortalar Kurumuna verileceğinin söylendiğini beyan etmişler, davalı ise davacının 25.11.2002 tarihinde istifa etmek suretiyle işyerinden ayrıldığını başka bir şirkette çalıştığının ileri sürmüştür. Tanık beyanlarından davacının iş aktinin 1.3.2003 tarihinde son bulup davacının 25.11.2002 tarihli istifa dilekçesinde ücret yetersizliği nedeniyle işten ayrıldığının beyan ettiği ancak ibraname başlıklı davacının imzası olan belgede davacının 16.7.1995-25.11.2002 tarihleri arasındaki çalışmaları karşılığı 2.350.66 YTL kıdem tazminatı, 258.26 YTL yıllık izin ücreti alarak işvereni ibra ettiği yıllık izinlerini kullandığının yazılı olduğu eki olan belgedede davacının 7.10.2002-27.10.2002 tarihleri arasında yıllık izin kullanıp 28.10.2002 tarihinde işe başladığının yazılı olduğu, işten ayrılma bildirgesinde de davacının ücret yetersizliği nedeniyle kendisinin işten ayrıldığı ve bu iki belgede de davacının imzasının bulunduğu görülmektedir. Ödenmesi gerekmeyen bir hakkın ibrasından söz edilemeyeceğinden istifa dilekçesi bulunmasına rağmen istifa eden kişiye kıdem tazminatı ödenmiş olması davalı savunması ile çelişip davacının iddiasını doğruladığından iş aktinin haklı bir neden olmaksızın 1.3.2003 tarihinde davalı işverence feshedildiği bu belgelerin iş akti son bulmadan önce imzalatıldığı anlaşılmaktadır.Öte yandan ibra sözleşmesi iş hukukunda geniş bir uygulama alanına sahip olmasına, işçinin iş sözleşmesinden doğan tazminat ve diğer işçilik haklarını sona erdirmesine ve İşviçre Borçlar Kanunu'nun 115. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına karşın Türk Borçlar Kanununda yer almamış, İş Kanunlarında da bu konuda bir düzenleme öngörülmemiştir.İbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya veya kısmi olarak ortadan kaldırır. İbranamenin geçerli olabilmesi için hizmet aktinin sona ermesinden sonra yapılmalıdır. Tam ibrada borcun tamamı. kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona erer. Bunun sonunda borçlu da borcundan kısmen yada tamamen kurtulur. İbraname yanında ödeme belgelerininde bulunması durumunda, ödeme belgelerinde alacak kalemleri yönünden ibraname makbuz hükmünde sayılarak, bakiye kısmın istenebileceği kabul edilmeli, miktar içermeyen ve hakların tamamen ödendiğine, hiçbir alacağın bulunmadığına ilişkin kalemler yönünden ise ibra belgesi geçerli sayılmamalıdır. Bu İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan " işçinin korunması temel ilkesi" ne de uygun düşecektir. Davacının 4.10.1988-1.3.2003 tarihleri arasındaki davalı işveren yanında geçen çalışma süresi belirledikten ve yurtdışına gittiğinin anlaşılması halinde belirlenen hizmet dönemlerinin kıdem tazminatı hakedecek şekilde sona erip ermediği tespit edildikten sonra davacının hakettiği kıdem ve ihbar tazminatı ile 7.10.2002-27.10. 2002 tarihleri arasında kullandığı yıllık izin düşülmek suretiyle yıllık izin alacağını bilirkişiye hesaplattırmak işverenin ibranameyle ödeme savunması ile kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağına hak kazanmadığı yolundaki savunması ibranameyi çelişkili hale getirdiğinden ayrıca ibraname hizmet aktinin sona ermesinden önce düzenlendiğinden ibraname geçerli sayılamayacağından miktar içeren ibranameyi makbuz niteliğinde kabul ederek ödenen miktarı hakedilen kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağından tenzil ederek bir karar verilmelidir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.4.2008 temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, gününde oybirliğiyle karar verildi.