MAHKEMESİ : Gaziantep 1. İş MahkemesiTARİHİ : 03/05/2007NUMARASI : 2006/1589-2007/292 Davacı, 1987-1997 tarihleri arası Bağ-Kur sigortalısı sayılmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava, davacının 1987-1997 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.Mahkemece istemin reddine karar verilmiş ise de, bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı yasanın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerde davacının kuruma 23.1.1997 tarihinde verilen giriş bildirgesine istinaden, anonim şirket ortaklığı dikkate alınarak 10.2.1987 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, daha sonra Kurum davacının 10.2.1987 tarihi olan sigorta başlangıcını anonim şirket kurucu üyesi ve yöneticisi olmadığından prim ödemesine göre 1.6.1997 tarihine çekerek davacıyı bu tarihten anonim şirket yöneticisi seçildiği 4.12.2000 tarihine kadar isteğe bağlı sigortalı olarak kabul ettiği, 4.12.2000 tarihinden itibaren şirket ortaklığının sona erdiği 5.9.2005 tarihine kadar da zorunlu sigortalı olarak kabul ettiği , davacının vergi kaydının bulunmadığı, 10.2.1987-5.4.2006 tarihleri arasında Ticaret Odasına kayıtlı olduğu, davacının A. A. San ve Tic AŞ ye 10.2.1987 tarihinde ortak olduğu, kurucu ortaklığının bulunmadığı ve 4.12.2000 tarihinde şirketin yönetimine seçildiği, 31.7.2006 tarihli hesap ekstresine göre davacının 26.6.1997-1.10.2001 tarihleri arasında düzenli olmayan prim ödemelerinin bulunduğu ve 1997 affından yararlandığı anlaşılmaktadır.Davacının anonim şirket kurucu ortağı olmadığı 10.02.1987-04.12.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Bağ-Kur zorunlu sigortalılık şartlarını taşımadığı ortadadır.Ne var ki Hukuk Genel Kurulu'nun 01.10.1997 gün ve 1997/10-578 Esas, 1997/758 Karar sayılı ilamı gereğince uyuşmazlık konusu dönemle ilgili primlerin ödenmiş ve davalı Kurum tarafından uzun süre kullanılmış olması halinde bu sürede zorunlu sigortalı olduğunu kabul etmek gerekir.Yapılacak iş, davacının 1997 affından yararlanarak ödediği primlerin uyuşmazlık konusu dönemi de kapsayıp kapsamadığının başka bir deyişle, 1997 yılında ödenen primlerin ihtilaf konusu 10.02.1987-30.05.1997 tarihleri arasındaki döneme ilişkin prim borcunu da karşılayıp karşılamadığını kurumdan sorularak, sonucuna göre değerlendirme yapılmak, eğer davalı kurum geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmiş ve uzun süre bu primleri kullanmış ise, daha sonra davacının sigortalılığının iptal edilmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağından, ödenen primlerin sigortalılık koşullarının bulunmadığı uyuşmazlık dönemini de kapsadığı sürelerin gerektiğinde uzman bir bilirkişi raporu ile tespit edilerek bu süreler açısından davanın kabulüne; geçmişe yönelik prim tahsil edilmediği, edilmiş olsa dahi kurum tarafından uzun süre bu primlerin kullanılmadığının saptanması halinde ise şimdiki gibi davanın reddine karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.4.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.