Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5447 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 7087 - Esas Yıl 2006
MAHKEMESİ: Karşıyaka 1. İş MahkemesiTARİHİ: 30/01/2006NUMARASI: 171-38Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde geçen ve Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacı ile davalılardan Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Hüküm, İş Mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8.maddesi hükmüne göre ise İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir. Olayda hüküm 30.1.2006 tarihinde temyiz eden B.B.(B.Ö.adı şirket ortaklığı) vekilinin yüzüne karşı tefhim, edilmiş temyiz ise 12.1.2007 tarihinde vukubulmuştur. Şu duruma göre davada 8 günlük temyiz süresi fazlası ile geçtiği gibi peşin temyiz harcınında yatırılmadığı görülmektedir.O halde, 1.6.l990 Tarih ve l989/3 E. 1990/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da gözönünde tutularak B.B.(B.Ö.adı şirket ortaklığı) vekilinin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddi cihetine gitmek gerekmiştir. 2-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı ile davalı S.S.K vekilinin mahkemece 01.01.2003-28.02.2003 tarihleri arasındaki döneme ilişkin verilen tesbit kararına yönelik temyiz itirazlarının reddine,3-Dava, davacının davalılara ait işyerinde 01.08.1997-28.02.2003 tarihleri arasında davalı Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davacının 1.3.2002-28.2.2003 tarihleri arasında davalı V. Ltd. şirketinde çalıştığının kabulüyle davalı Kuruma bildirilen süre dışında eksik bildirilen 56 günlük çalışmanın tesbitine diğer davalılar hakkındaki davadan feragat edildiğinden bu davalılara yönelik davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.Davacının 14.12.2004 tarihli dilekçede işyerini 1.8.1997-Eylül 1999 tarihleri arasında Balay Öztop Ortaklığı, Eylül 1999-Nisan 2000 tarihleri arasında B. İnşaat Şirketi, Nisan 2000-Ocak 2001 tarihleri arasında A. Yapı Taahhüt Limited Şirketi Ocak 2001 tarihinden dava tarihine kadar V. Ltd. şirketinin işlettiğini bildirmiş, 24.03.2005 tarihli dilekçe ile de B.-Ö.İş ortaklığı, A. Ltd. şirketi ve B.Ltd. Şirketi hakkındaki talebinden ve davasından vazgeçtiğini beyan etmiştir. Bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olduğu, kamu düzenini yakından ilgilendirdiği, 506 sayılı Yasa'nın 6.maddesine göre sigortalı olma hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği dikkate alınmaksızın temel, vazgeçilmez ve devredilemez bir hak olan sosyal güvenliğe yönelik dava hakkında mahkemenin delilleri resen toplama yetkiside bulunduğundan, deliller olabildiğine toplanarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken davacı vekilinin davalılar B.-Ö.İş Ortaklığı, A. Ltd. Şirketi ve Burgu Ltd. Şirketi hakkındakı davadan feragat etmesi sebebiyle davacının hak kaybına sebep olabileceği gözönünde tutulmaksızın mahkemece işyerini bu davalıların işlettiği dönem ile ilgili davanın feragattan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Kaldı ki; 1475 sayılı İş Yasası’nın 14.maddesinde işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işverenin sorumlu olacağı ancak işyerini devreden işverenlerin bu sorumluluklarının işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlı olacağını, 4857 sayılı İş Yasası’nın 6.maddesinde işyeri veya işyerinin bir bölümünün hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçeceği, devralan işverenin işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlü olduğu, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işverenlerin birlikte sorumlu oldukları, tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümlerinin uygulanmayacağı, 506 sayılı Yasa’nın 82.maddesinde de sigortalıların çalıştırıldığı işyerinin devredilmesi veya intikali halinde eski işverenin Kurum’a olan sigorta primi ile gecikme zammı ve faiz borçlarından yeni işvereninde müteselsilen sorumlu olacağı bildirilmiştir. Bu yasal düzenlemeler karşısında hizmet akti ilişkisinden doğan borçların bir bütün olarak devralan işverene geçeceği ve devralan işverenin kanun gereği olarak işçilerin hizmet akitlerine taraf olacağının kabulü gerekir. Mahkemece davalı V. Ltd. Şirketinin devralan işveren olup olmadığı konusunda araştırma yapılarak çıkacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken bu husus araştırılmaksızın feragat nedeniyle 01.08.1997-31.12.2000 tarihleri arasındaki döneme ilişkin istemin reddine karar verilmiş olmasıda mahkemenin kabulüne göre bozma nedenidir.Mahkemece verilen 01.03.2002-31.12.2002 tarihleri arasındaki döneme ilişkin tesbit kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Sigorta hizmet cetvelinin tetkikinden davacının çalışmalarının işe giriş bildirgelerine ve üç aylık dönem bordrolarına dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirildiği, ifadeleri hükme dayanak alınan tanıkların davacıyla birlikte çalışan ve kayıtlara geçmiş kişiler veya aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kişiler olup olmadığının anlaşılamadığı görülmektedir.Uyuşmazlık, bildiririlmeyen süreler yönünden somut olayda çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür.Oysa, ifadeleri hükme dayanak alınan tanıklar davacıyla birlikte çalışan ve kayıtlara geçmiş kişiler olmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerde değildir. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Öte yandan tesbiti istenilen süreler çok öncelere ilişkin bulunduğundan tanıkların bu sürelerle ilgili bilgileri bu güne değin eksiksiz olarak hafızalarında korumaları da hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmez.Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde Kuruma bildirilmeyen süreler yönünden fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır.Yapılacak iş; dava konusu 01.08.1997-31.12.2002 tarihleri arasındaki dönem yönünden işyerinin bu işyerinden bildirge tarihinde Kuruma verilen dönem bordrolarını isteyip dosyaya ekledikten sonra, işyerinden dönem bordrosu verilmiş ise bildirge tarihini kapsayan tarihte işyerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı işyeri çalışanlarını, bordro verilmemiş ise gerektiğinde zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Yargıtay H.G.K.'nun 16.6.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün ve 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün ve 2003/21-634-572 Esas, Karar sayılı kararlarıda bu yöndedir.O halde, davacı ve SSK vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 2.4.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.