Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5120 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 3978 - Esas Yıl 2006
Mahkemesi: Ankara 13.İş MahkemesiTarih: 13.02.2006No: 1311-66Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere, kararın dayandığı gerektirici nedenlere göre tarafların 2 nolu bendin, davacı G. Ü.'ın 2. ve 3. nolu bentlerin kapsamı dışında kalan manevi tazminatın miktarına yönelik itirazları dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine.2- Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece istem kısmen kabul edilmiştir.Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçi, olay günü işyerinde, çalışırken geçirdiği iş kazası sonucu ölmüştür.İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanunu’nun 77.maddesinin açık buyruğudur.Mahkemece alınan 03.03.2005 günlü kusur raporunda davalı işverenin %75, sigortalının % 25 oranında kusurlu olduğu, taraf vekillerinin itirazı üzerine alınan 01.07.2005 günlü raporda ise işverenin %60, sigortalının % 40 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. Her iki rapor arasında kusur dağılımı yönünde çelişki bulunduğu halde mahkemece bu çelişki giderilmeksizin 01.07.2005 günlü rapor esas alınarak sonuca gidilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.Yapılacak iş; iş sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden İş Kanununu 77.maddesinde öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken İşçi Sağlığı ve İş güvenliği Tüzüğünün ilgili maddelerini incelemek suretiyle, işverenin, işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önlemler ve işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelenmek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde inceletmek suretiyle raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek ve raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirmek, sonucuna göre karar vermekten ibarettir.3- Dava nitelikçe Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Bu nedenle, haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için kurum tarafından hak sahiplerine bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin belirlenen tazminattan düşürülmesi gerektiği Yargıtay'ın oturmuş yerleşmiş, görüşlerindendir. Bu bakımdan, davanın niteliği gözönünde tutularak öncelikle hak sahiplerine Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından iş kazası nedeniyle gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması, gelir bağlanmış ise, bildirilen miktarın, tazminattan düşülmesi, gelir bağlanmamış ise bu yön, hak sahibinin tazminat hakkını doğrudan etkileyeceğinden hak sahibine; gelir bağlanması için Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığına başvuruda bulunması giderek gelir bağlanması için SSK aleyhine dava açması için için önel verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır. Başka bir anlatımla, hak sahibi tarafından Kurum aleyhine açılan davada, 506 Sayılı Yasanın 24.maddenin öngördüğü koşulların oluşmadığının saptanması durumunda; hak sahibine, gelir bağlanamayacağı, hak sahibinin, destekten yoksun kalma tazminatı isteme hakkına sahip olmayacağı açık-seçiktir. Öte yandan 4958 sayılı Yasa'nın 35. maddesi ile 506 sayılı Yasa'nın 24. maddesindeki “ geçimi sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen” ibareleri değiştirilerek yerine” Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı Kanuna göre bağlanan aylık hariç olmak üzere bunlardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan” ibareleri getirtilmiştir. Bu tür yeni yasaların yürürlüğe girmeleri ile birlikte derhal tesirini husule getireceği henüz kesinleşmemiş olan eldeki dava yönünden de dikkate alınması gerekeceği tartışmasızdır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Somut olayda, zabıta tahkikatından davacı baba S. Ü.'ın emekli işçi olup Sosyal Güvenlik Kurumundan emekli aylığı aldığı bildirilmekle bu davacının maddi tazminat talebinin mahkemece reddi doğru ise de hak sahibi ana yönünden yukarıda açıklanan doğrultuda, inceleme ve araştırma yapılmadığı ortadadır.O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacıların ve davalının manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 22.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.