Mahkemesi : Kocaeli 1. İş MahkemesiTarih : 21.11.2007No : 56-835Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 20.229.93 YTL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve ve davacı vekilincede duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.3.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Av. N. Ö.ile karşı taraf vekili S.E. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Dava nitelikçe iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın giderilmesine ilişkindir. Davacının 27.01.1995 günü iş kazası geçirdiği 01.02.1996 tarihine kadar tedavi gördüğü ve 04.02.1996 tarihinde maluliyeti cihetine gidildiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda B.K.’nun 125. maddesi gereğince uygulanmakta olan zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır. Mahkemece yeterli araştırma yapılmadığı gibi davalının zaman aşımı savunmasına hangi nedenle itibar edilmediği açıklanmadan davanın süresinde açıldığı kabul edilerek sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere zaman aşımına ilişkin süre, failin zararı öğrendiği tarihten başlatılmalıdır. Somut olayda zararın ne zaman öğrenildiği önem kazanmaktadır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açılması ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartların öğrenilmiş olması demektir. Eğer zararın genişliğini tayin eden husus gelişmekte olan bir durum ise zaman aşımı bu gelişme sona ermedikçe başlayamaz.Zararı öğrenme zararın kesin şekilde belli olduğu tarihtir. Diğer bir deyişle sigortalıya bağlanacak gelir ve hüküm altına alınacak tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle işçide oluşacak meslekte kazanma güç kayıp oranının hiçbir duraksamaya yol açmayacak biçimde saptandığı tarihten itibaren zaman aşımının başlatılması gerekir. Somut olayda zararlandırıcı sigorta olayı 27.01.1995 tarihinde meydana gelmekle birlikte, davacıda 04.02.1996 tarihinden itibaren karar verilen maluliyetin hangi tarihten geçerli olduğu, keza davacının, maluliyetine yol açan arızaların değişen ve gelişen bir durumu oluşturup oluşturmadığı tıbben belirlenmiş değildir. Hal böyle olunca, eksik araştırma ile salt gelir bağlama tarihine bakılarak, davanın zamanında açıldığı sonucuna varılması isabetsiz olduğu gibi, Esasen davalı tarafından süresinde zaman aşımı def’i ileri sürüldüğüne göre, mahkemece bu savunmaya neden itibar edilmediğinin gerekçesinin açıklanması gerektiği ortadadır.Yapılacak iş, davacıda belirlenen %15,20 oranındaki meslekte kazanma güç kayıp oranının hangi tarihten itibaren geçerli olduğunu, davacı açısından değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olup olmadığını, gerektiğinde Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla belirledikten sonra davalının zaman aşımı savunmasını değerlendirmek ve gerekçelerini de yazmak suretiyle sonucuna göre karar vermekten ibarettir.Mahkemenin kabulüne göre de; Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, husule gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın alım gücüne, özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda; gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine hak ve nesafet kurallarına göre, hükmedilen 5.000,00-YTL manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.Mahkemece bu maddi ve hukuku olgulara aykırı biçimde ve özellikle eksik araştırma ile ve zaman aşımı def’i nin ret gerekçesi yazılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı davalı yararına takdir edilen 550.00 YTL duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 25.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.