Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4749 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 25822 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: Gebze 1. İş MahkemesiTARİHİ: 23/08/2007NUMARASI: 2002/377-2007/486Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 16.531.17 YTL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.03.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Av.H.B.ile karşı taraf vekili Av.İ.Y.geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatı ve temyiz nedenlerine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava 05.01.2001 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sol ayakta kırık nedeniyle % 4,10 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Manevi tazminatın takdirinde bir isabetsizlik yoktur, ancak maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin olarak hükme esas alınan raporda davacının ücretinde yanılgıya düşüldüğü, anlaşılmaktadır.Gerçekten bu tür tazminat davalılarında zarar hesabında hangi ücretin esas alınacağı önem arz etmektedir. Bu nedenle zararların tazmininde ana ilke gerçeğe en yakın ücretin esas alınmasıdır. Bilinen ve fiilen çalışılan dönem hesabında bilinen ücretlerin alınması esastır. Bilinen dönem dışında kalan çalışma dönem kazanç kaybı hesabı tamamen varsayıma dayalı hesaplanmaktadır.Davacının işyerinden ayrıldıktan ve giderek iş akdi feshedildikten sonra 27.06.2002 tarihli talebi üzerine 01.07.2002 tarihinden itibaren 506 sayılı yasanın geçici 81/B-a maddesi gereğince 44 yaşında yaşlılık aylığı bağlandığı doysa içerisindeki gelir bağlama kararından anlaşılmaktadır. Öte yandan sigortalının emekli olduğu tarihten 60 yaşına kadarki döneminde elde edeceği ücretin (Aksi iddia ve ispat edilmediği sürece) asgari ücret üzerinden hesaplanması gerekir. Pasif devrede ise; herhangi bir işte çalışılmasa bile, ekonomik bir değer taşıyan salt yaşamsal faaliyetlerinin sürdürülmesi nedeniyle emsallerine göre fazla güç sarf edileceğinden ve bu durum sigortalı bakımından asgari ücret düzeyinde bir zarar oluşturur. Bu nedenle de pasif devre zararının asgari ücret esas alınarak hesaplanması gerekir. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri bu doğrultudadır. Davacının yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştığı ileri sürülüp ispatlanmış değildir. Hal böyle olunca davacının emekli olduğu tarihteki yaşı olan 44 ile 60 yaş arasındaki aktif devrede ve 60 yaşından itibaren de bakiye ömrünün sonuna kadar pasif devrede, asgari ücret yerine, yaşlılık aylığı esas alınmak sureti ile davacının zararının hesaplanmasının yukarıdaki ilkelere aykırı olduğu ortadadır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ. Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davalı yararına takdir edilen 550.00 YTL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 25.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.