Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 462 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4893 - Esas Yıl 2015





Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A R1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Dava, davacının 15/09/2008 - 05/10/2009 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının dava konusu edilen dönemde yapılmış bir hizmet bildiriminin bulunmadığı, davacı tarafından davalı şirketin ortağı olan 'na karşı davalı işyerindeki hizmetlerinin tespiti için açılan ve Esas sayılı dava dosyasında yargılaması yapılan davada, davacının dava dilekçesinde davalı işyerindeki çalışmalarının 01/01/2009-31/12/2009 tarihleri arasında devam ettiğini bildirdiği anlaşılmaktadır. Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir (YHGK 9.11.1955 gün E:4-79 K:78; YHGK 25.6.1975 gün E:4/681 K:879).Kavram olarak ikrar, HMK'nın 188. maddesinde düzenlenmiş olup söz konusu maddenin 1. fıkrasında “Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu madde ile mahkeme içi ikrar düzenlenmiş bulunmaktadır.Mahkeme içi ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın yargılama içinde, mahkemeye karşı yapılması gerekir. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak yapılabileceği gibi; bir dilekçe veya layiha (dava evrakı) ile de vakıa ikrar edilebilir.Önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, İstanbul 2001, C:2, s:2045).Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında; Esas sayılı dava dosyasının dava dilekçesinde, davacının çalışmalarının 01/01/2009-31/12/2009 tarihleri arasında geçtiğini belirtmesinin mahkeme içi ikrar niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.Yapılacak iş, yukarıda bahsi geçen mahkeme içi ikrar durumu göz önünde bulundurularak davacının davalı işyerindeki çalışmalarının 01/01/2009-25/09/2009 tarihleri arasında geçtiği kabul edilerek Kuruma bildirilmeyen hizmet süresinin tespitine karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.