Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3738 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 15312 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: Çerkezköy 2. Asliye Hukuk (İş)MahkemesiTARİHİ : 28/03/2007NUMARASI : 2007/38-2007/148Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dava, hak sahibi olan davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümünden kaynaklanan maddi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Yargılama sırasında ıslah dilekçesi ile manevi tazminat talebinde bulunulmuş, maddi tazminat istemleri yönünden ise davanın atiye bırakılması talep edilmiştir.Mahkemece, manevi tazminata ilişkin açılmış bir dava olmadığı halde, ıslah dilekçesi ile manevi tazminat istemi dikkate alınarak, manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmesi yanlıştır. HUMK.’nun 83. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. İnceleme konusu olan bu olayda manevi tazminata ilişkin dilekçenin nispi harç yatırılmak suretiyle mahkemeye verildiği ve ancak başvuru harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Dilekçenin bu haliyle bir ek dava dilekçesi olarak kabulü dahi mümkün değildir. Bu nedenle "davacıların ayrıca dava açma hakları saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin ıslah istemlerinin reddine", karar verilmesi gerekirken manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü yönünde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.2-Davacılar vekili maddi tazminat istemi yönünden davayı geri alma (atiye terk) talebinde bulunmuş, mahkeme ise davacıların maddi tazminat talebinin H.U.M.K.'nun 409/1 maddesi uyarınca dava yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 185/I. maddesinde düzenlenen davanın geri alınabilmesi (atiye bıkarılması) için davalı tarafın açık rızasının bulunması gerekir. Davalı taraf davacının davaya geri almasına açık bir şekilde muvafakat ederse, davanın esası hakkında karar verilmez. Davanın bu şekilde geri alınması ile dava hiç açılmamış sayılır ve dava açılması ile doğan sonuçlar hiç doğmamış kabul edilir. Davacı geri aldığı davayı zamanaşımı süresi içinde yeniden harç ödeyerek tekrar açabilir. Davayı geri alma, davayı takipsiz (veya müracaata) bırakma ile ilgili hükümlerin düzenlendiği H.U.M.K.'nun 409. maddesi ile karıştırılmamalıdır. Takipsiz bırakılan dava hakkında açılmamış sayılmasına karar verilir.Dosyada davalıların, davacılar vekilinin geri alma istemine açıkça muvafakat ettiklerini gösterir herhangi bir beyanları bulunmadığına göre davaya devam edilerek toplanan delil durumu itibariyle bir karar verilmesi gerektiği ortada olduğu gibi talep ve koşullara bulunmayan H.U.M.K.'nun 409. maddesi yönünden hüküm kurulmaması gerektiği de açıktır. Öte yandan davacılar vekilince de kabul edildiği ve mahkemenin gerekçesinde de açıklandığı üzere SSK tarafından bağlanan gelirlerle davacıların maddi zararlarının dolayısı ile maddi tazminat alacaklarının kalmadığının anlaşılmasına göre, bu tür davaların Sosyal Güvenliğe yönelik olup şüphe ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde sonuca ulaştırılmaları gerektiği göz önünde bulundurularak, davacılar vekilinin delilleri toplanıp davanın reddini gerektirdiği göz önünde bulundurularak,davacılar vekilinin deliller toplanıp davanın reddini gerektiren durumun ortaya çıkmasından sonra davayı geri almaya yönelik talebi dikkate alınmaksızın davanın açık ve kesin bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğinin göz ardı edilmesi de doğru görülmemiştir.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer bulunmadığına , temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 10.3.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.