Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3492 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 24838 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : İstanbul 8. İş MahkemesiTARİHİ : 09/10/2007NUMARASI : 2001/54-2007/56Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 34.424,83 YTL. maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılar vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.03.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılar vekili Av. B. D. ile karşı taraf vekili Av.İ.T. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2-Dava 20.10.1008 tarihinde meydana gelen iş kazasında sağ elinin preste ezilmesi ile %44,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece 07.09.2007 tarihli hesap bilirkişi raporunda, davacının 2004 yılına kadar İstanbul ticaret Odasının bildirdiği emsal ücretlerle çalıştığı, 2005 yılından itibaren ise 2004 yılındaki ücretin asgari ücrete oranlanarak, takip eden yıllarda asgari ücretlerin aynı oranda artırılması suretiyle bulunacak ücretlerle çalıştığı kabul edilerek tazminatın hesaplandığı, hesap raporunun 2.şıkkı esas alınarak maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, sigortalının, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarının, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez.Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, hesap raporunun Yargıtay denetimine elverişli olması gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının, maddi zararının hesabında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Gerçek ücretin ise işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarından saptanacağı, işçinin imzasının bulunmadığı işyeri ve sigorta kayıtlarının nazara alınamayacağı, işçinin imzasının bulunduğu ücret tediye bordrolarının bulunmaması durumunda işçinin yaşı, kıdemi, mesleki durumu dikkate alınarak, emsal işi yapan işçilerin aldığı ücret gözönünde tutularak belirlenmesi gerektiği, Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda davalı işverenlik tarafından sunulan ücret bordrolarında kazalının ücreti asgari ücretin 1.06 katı olup bordrolarda sigortalının imzası bulunmaktadır. Öte yandan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. maddesinde yazılı sınırları taşan ücret alma iddialarının, beyine başlangıcı sayılabilecek ödeme belgeleri ve sair bu nitelikte bir belge yoksa yazılı delille ispatlanması gerekir. Hal böyle olunca, asgari ücretin üzerinde ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. maddesinde de belirlenen sınırı aşan ücretin, İstanbul Ticaret Odası tarafından yapılan bildirimin esas alınarak saptanmasına yasal olanak olmadığı ortadadır. Kaldı ki; hesap raporunun 2.şıkkındaki yönteme göre bulunan ücretin davacı avukatı tarafından 06.09.2007 tarihli dilekçe ekinde sunularak sunulan ve davacının 2007 Temmuz ayında çalıştığı iş yerindeki kazancını gösteren imzalı bordronun da üzerinde olduğu açıktır. Öte yandan davacının sürekli iş göremezlik oranı 29.01.2004 tarihine kadar %14,30, 29.01.2004 ile 30.06.2007 arasında %24,20 ve 01.07.2007 tarihinden itibaren de % 44,00 olduğu halde, sürekli iş göremezliğin başladığı 19.04.2000 tarihinden itibaren % 44,00 oranındaki, sürekli iş göremezliğin esas alınarak tazminatın fazla çıkarıldığı ortadadır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle 07.09.2007 tarihli hesap bilirkişi raporunun imzalı bordrolarla uyumlu olarak düzenlenen 1.şıkkı esas alınarak davacının maddi zararının sigorta tahsisleri peşin sermaye değeri ile karşılanması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddi gerekirken, fiili duruma uygun olmayan ücretlerle tazminatın hesaplandığı aynı raporun 2.şıkkının esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalılar yararına takdir edilen 550,00 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 04.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.